24 Aralık 2018 Pazartesi

BİRİSİ SAYIN GENEL BAŞKANA ANLATSA



Cumartesi günü Yeniçağ gazetesinde vardı. CHP genel başkanı "seçimler adil olacak mı? Devletin imkanlarının kullanılmasına ne diyorsunuz" mealindeki sorulara:
"Hayır. Referandumda adil bir seçim mi vardı?.. Bir önceki seçimlerde de mi, adil davrandı? Hayır orada da değil. Biz bütün koşullar eşit olsun sonra seçime gidelim diye özel arayış içinde değiliz, çünkü Türkiye'nin koşullarını biliyoruz. Açıklıkla ifade etmek gerekirse bir dikta yönetimi olduğunu biliyoruz.... Seçim sürecinde hangi zorluklarla karşılaşacağımızı biliyoruz. Ama bu bizim geri adım atmamıza yol açmayacak.......
"Parasal imkânlar, bürokratik imkânlar. Yani ikisi beraber. Valisi, kaymakamı AKP'nin il ve ilçe başkanı gibi çalışıyorlar. Devletin mali imkânları da sonuna kadar kullanılıyor." Şeklinde cevaplar vermiş.
Kılıçdaroğlu’nun Ana muhalefet partisi Genel Başkanı olarak  seçim kazanmak gibi bir meselesi olmadığı anlaşılıyor.
Öyle bir meselesi olsa, halk da  kaybolan güvenini kazanmak, koşulları düzeltmek için eylemli gayret gösterir.
Aksini yapıyor. Meşru olmadığını söylediği  seçimlerin sonuçlarını peşinen kabul ediyor. "Önümüzdeki seçimler adil ve eşit olmayacak" diye ilan ederek halka "ne yaparsanız yapın AKP kazanacak" mesajı veriyor. Hal böyle olunca, halk, işe yaramayacağını bildiği oyu sandığa atmaya gitmeyecek. Seçim yenilgisi sonrası kabahati sandığı gitmeyen halka yükleyecek. 
Kılıçdaroğlu yerleştirilmekte olan rejiminin meşruiyetini sağlamak için var sanki. Pis bir oyun yıllardır partinin ve ülkenin üzerinde  oynanıyor.
Seçim yoluyla merkezi ve yerel yönetimlerin değişmesinin söz konusu olduğu başka bir "demokratik" ülkede böyle bir durum yoktur.
Kılıçdaroğlu’nun sorumluklarının başında 2017 seçimlerinde yapılan tam kanunsuzluk halini oluşturan Yüksek Seçim Kurulu 16 Nisan 2017 Pazar günü saat 16.30da  mühürsüz pusulalar geçerlidir” kararıyla rejim değişikliğinin önün açıldığı gün demokratik siyasi tepki vermemesi gelmektedir. Korkuldu ve gereken demokratik tepki verilmedi. Gerçekten demokrat olan insan bu tam kanunsuz karara karşı, daha oylama bitmeden tepki vermeliydi.
Seçimlerin düzen içinde  dürüst olarak yapılması anayasamızın 79. Maddesinin  hükmüdür. Bu herkesi de bağlar.
Yani tam kanunsuz karara karşı tepki vermek Anayasanın 79. Maddesinin işlemesini istemektir.
Bunu yapmayıp şimdi gazetecilere demeç vererek serzenişte bulunmak, zamanında demokratik tepkisini gösteremeyen ana muhalefet partisi Genel Başkanının yapacağı iş değildir. Bunu da kimse ciddiye almaz.
Ana muhalefet partisinin  Genel Başkanı, Türkiye'de adil ve eşit koşullarda seçim yapılmadığını, önümüzdeki yerel seçimlerin de adil ve eşit olmayacağını, devletin bütün imkanlarıyla bir kişinin ve partinin kazanması için seferber edileceğini söylüyor ve bütün bu koşullara rağmen seçimlere katılacaklarını ifade ediyor. Daha vahimi, halkın aklıyla alay edercesine böyle bir ortamda seçim kazanacaklarını iddia ediyor.
Bu davranış Yüksek Seçim Kurulu’nun AKP Genel Başkanını her türlü seçim yasağının dışında bırakmasına meşruiyet kazandırmaktan başka bir işe yaramaz.  
Genel başkan kendisi de söylüyor, mevcut koşullar ancak dikta ile yönetilen ülkelerde olur. İyi de, dikta ile yönetilen ülkelerde herhangi bir muhalif hareketin seçim kazandığı görülmüş mü? Bu koşullarda seçim kazanılacağını iddia etmek halkı aldatmak değil mi?
Halk bu filmi defalarca gördü. Önceki seçimlerde de CHP sözcüleri kazanacakları konusunda  önceden güvence verdiler. Hepsi hüsranla sonuçlandı. Üstelik, "adil ve eşit" olmadığını söylediği bütün seçimlerin sonuçlarını uslu uslu kabul ettiler. Birisi bu genel başkana hatırlatsa iyi olur: Eşit olmayan koşullarda yapılan seçimin kendisi de, sonuçları da meşru olamaz!
Halkın bu laflara artık karnı tok!
En vahimi genel başkanın şu sözleri: Biz bütün koşullar eşit olsun sonra seçime gidelim diye özel arayış içinde değiliz..
Bu söylem devletle özdeşleşmiş olan iktidar sahiplerinin  kazanmak için her yolu kullanacağını/kullandığını bile bile, bu koşulları değiştirmek için yıllardır hiçbir gayret göstermediklerinin acı itirafıdır. 
Sen parmağını kıpırdatmazsan, en ufak bir çaba göstermezsen  halk sana niye oy versin kardeşim!
Halk senden bu partinin pırıl pırıl tarihine uygun erdemli bir demokratik başkaldırı bekliyor.