Kırk yılını diplomasiye vermiş, hani
bazı kişilerin “Monşer” diye niteleyerek küçümsemeye çalıştığı DİPLOMA sahibi bir dostum, Menbiç ile
ilgili bir mektup göndermiş, o mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mektupta dostum:
“Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu geçen mart ayında yaptığı açıklamada, Menbiç
konusunda ABD ile anlaşmaya vardıklarını, YPG'nin Menbiç'den çekilmesine ABD
ile birlikte nezaret edeceklerini, bu modelin, Fırat'ın doğusu dahil, diğer
yerlere de uygulanacağını, ayrıntıların ve takvimin iki ülke arasında kurulacak
olan komisyon tarafından belirleneceğini bildirmişti.Bu beyan Fırat'ın doğusu
meselesinin ucu açık şekilde "komisyona havale edildiği anlamına geldiğini
düşünmüştüm
Zaten, bakanın açıklamasının ertesi günü, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü
henüz bir anlaşma olmadığını, görüşmelerin devam ettiğini söylemişti.
Aradan üç ay geçti. Bakan Çavuşoğlu, ABD'nin yeni dışişleri bakanı Pompeo
ile birkaç gün önce Vaşington'da yaptığı görüşmeden sonra bir açıklamada
bulundu. Açıklamaya göre, YPG silahtan arındırılarak Menbiç'i boşaltacak, daha
sonra yönetim yerel halka bırakılacak ve güvenliği Türk ve ABD kuvvetleri
sağlayacaktı. Bakan, bu gelişmelerin altı ay içinde tamamlanacağını ilave etti.
Bakanın bu açıklamasından sonra elbette ona sorulabilecek sorular
vardı.
Birincisi, seçimlere üç hafta
kala böyle uzun erimli bir anlaşma yapılmasının sebebi neydi?
İkincisi, Menbiç'e birkaç gün
içinde giren YPG çekilmek için neden altı ay gibi uzun bir süreye ihtiyaç
duyuyordu?
Üçüncüsü, YPG Menbiç'den
çekildikten sonra, ABD kuvvetlerinin orada ne işi olacaktı?
Dördüncüsü, Fırat'ın doğusunun
geleceği için ABD ile ne görüşülmüştü?
Bu soruları sormaya fırsat kalmadan, ABD dışişleri bakanlığından bir
açıklama geldi. Bakanlık sözcüsü, iki bakanın genel bir yol haritasına onay
verdiklerini, ancak, uygulamanın koşullara bağlı olduğunu, sahada koşullar
zaman içinde değiştikçe, yol haritasının da değişebileceğini, iki bakan
arasındaki görüşmenin çeşitli düzeylerde kaçınılmaz bir seri görüşmenin
başlangıcı olduğunu, ifade etti. Sözcü, ayrıntılar için YPG'nin yapacağı
açıklamaya bakılmasını da önerdi.
Nitekim, ABD sözcüsünün açıklamalarıyla
eş zamanlı olarak, YPG'den de bir açıklama geldi. Açıklamada, "askeri
danışmanların" Menbiç'den çekileceği ifade edildi.
Bu açıklamalara bakınca ortada şöyle bir
tablo görülüyor:
YPG'nin hangi zaman dilimi içinde ve
hangi unsurları ile Menbiç'den çekileceği kesin olarak belirlenmiş değil.
Bölgede yeni kurulacak yerel yönetimde, PYD/YPG'nin sivil unsurları yer alacak
mı, bu konuda açıklık yok.
ABD vakit kazanmak için işi sürüncemede
bırakıyor. Bunun iki sebebi var. Birincisi, seçimlerin sonucunu bekliyor.
İkincisi, Fırat'ın doğusunda esasen bütün unsurlarıyla oluşturulmuş olan
PKK/PYD devletçiğinin pekişmesi için zamana ihtiyaç duyuluyor. O yönetimin
kökleşmesi, Suriye meselesinin nihai çözümü için kurulacak masaya PKK/PYD'nin güçlü
oturması demektir.
Son zamanlarda hükümet cenahından
Fırat'ın doğusu konusunda herhangi bir açıklama gelmiyor olması dikkat çekiyor.
Açıklamalar Irak, Kandil ve Sincar üzerine yoğunlaşmış vaziyette. Bu durum,
TSK'nin, iç siyaset bakımından AKP için elverişli bir zamanda, Kandil'e
gireceği yolundaki söylentiye güç kazandırıyor. CB'nın ve içişleri bakanının
açıklamaları da bu söylentileri destekliyor.
Fırat'ın doğusu üzerinde ısrardan
vazgeçmemiz karşılığında, ABD'nin bu gelişmelere zımni onay vermiş olması
olasılığı güçlüdür.
PKK'nin Kandil'i şimdiye kadar boşaltmış
olması kuvvetle muhtemeldir. Bilindiği gibi, PKK'nın baştan itibaren en önemli
amacı, alan hakimiyeti tesis etmek olmuştur. Bunu Güneydoğu Anadolu'da
defalarca denedi, başaramadı. Şimdi ilk defa, Suriye'nin kuzeyinde geniş bir
alanda askeri ve idari egemenlik tesis etmiş olduğuna göre, Kandil'e ihtiyacı
kalmamıştır.
Dolayısıyla, boşaltılmış olan Kandil'e
girilecektir. Ancak, buna rağmen, "Kandil'e bayrak dikilmesinin" iç
politik rantı devşirilmeye çalışılacaktır.
Tam seçim öncesi muhalefetin ve CB
adaylarının bu konulara daha fazla ilgi göstermesi ve halkı aydınlatması
gerekir.” diye yazmış.