HALA AKP’YE
OY VERMEYİ DÜŞÜNÜYORMUSUNU?
AKP
iktidara geldiği günden beri, iktidarlarına yakınlıkları olanlara farklı ve özel uygulamalar yapan bir
iktidardır.
Böyle
bir uygulama kapitalizmin en vahşi uygulandığı ABD’de ya da uygar bir batı
ülkesinde olamaz, düşünülemez dahi.
Çünkü
oralarda güçlü bir kuvvetler ayrılığı vardır. Hakimler devleti yönetenlerin
önünde düğme iliklemezler. Orada hakimler kimseden ve özellikle de siyasi iktidar sahiplerinden
talimat almazlar. Oralarda ne yasama ve
ne de yargı BİZDE OLDUĞU GİBİ TEK ADAMIN EMRİNDE DEĞİLDİR.
Bilindiği
üzere AKP 16 yıldır iktidarda, bu 16 yıl içinde yani yaklaşık 192 ayda yandaşlarına
istediği gibi kaynak aktarmak için, 22 Ocak 2002 de AB’ye uyum çerçevesinde
yürürlüğe giren Kamu İhale Kanunu tam
186 (yüz seksen altı) kez değiştirdi.
Bu
elbette sadece AKP’li politikacıların çabalarıyla olmadı; onlar başaktördüler
ama bürokrat ve işadamları da onlara yardımcı oldular.
Bürokrat
ve işadamının katılmadığı yolsuzluk yapılması mümkün değildir.
Siyasetçi
yolsuzluğa bulaşmamışsa da bürokrat yolsuzluk yapmaya cesaret edemez.
Ama
unutmamak lazım ki bu ülke “Benim bürokratım işini bilir” lafını söyleyebilen
siyasetçiler yüzünden bu noktaya geldi.
Tabii
yolsuzluk dünyanın her yerinde olur ama vahim olan vaka i adiye haline gelip
yaygınlaşması ve sorumlularından hesap sorulmamasıdır.
Namuslu
insanlar bugün Türkiye’nin de tam ortasında oturduğu bu kapitalizm uygulamasına
“Ahbap Çavuş Kapitalizmi” diyorlar.
Bunun yaşandığı bir diğer ülkede Putin’in Rusya’sı. Putin’in haberi
olmadan o ülkede kuş bile uçamıyor.
Bütün ekonomik kararlar Putin tarafından veriliyor.
Siyasal
iktidarları sadece muhalefet partileri denetlemez, özgür basın varsa en önemli
denetçi odur. Bugün Türkiye’de yandaş medya egemendir. Basın özgürlüğü söz
konusu değildir. Basın özgürlüğü olmadığı için, yani yolsuzluk sistemine çomak
sokacak bir basın kalmadığı
için
yolsuzluk sistem haline geliyor ve geldi.
Düşüne
biliyor musunuz bu memlekette “milletin
a…..,koyduk” diyen işadamı, en fazla himayeye mahzar iş adamı muamelesi
görüyor.
Eğer bu
memlekette bürokrat siyasetçiden cesaret
almasa, Soma maden faciası yaşanır mıydı? 301 can hayatını kaybeder miydi? Niye
oldu bütün bunlar, siyasetçi, işadamı, bürokrat vıcık vıcık ilişkisi nedeniyle ciddi şekilde
denetlenmeyen, eksikliklerine rağmen çalışmasına izin verilen maden ocağı bu cinayetin nedeniydi.
Ziraat
Bankasının görevimidir, çiftçi açlıkla boğuşurken, onu desteklemek yerine, bir
basın organına el konulması için yandaş işadamına teminatı bile eksik olan döviz kredisi vermek.
Tabii
böyle bir ahbap çavuş kapitalizmini yürürlüğe sokmak için AKP tam anlamıyla
hısım- akraba, ahbap-çavuş ilişkilerine dayalı bir yönetim modeli kurdu. Damat
bakan, bakanların akrabaları liyakate
bakılmaksızın en üst görevlerde. Bir işe girebilmek için en önemli belge, ne
diploma ne bir başka şey tek önemli olan AKP parti teşkilatının onayı.
Tabii bu
arada bugüne kadar Sayın Erdoğan açık hava toplantıları yaptı, televizyonlara
çıktı çok bekledim, liberalizm açısından şu ahbap çavuş kapitalizmini ve de
ilişkilerini anlatır diye ama maalesef
böyle bir şey yapmadı.
Yargı
bağımsızlığının ortadan kalktığı,
hukukun üstün olmadığı, devlet imkanlarının siyasal iktidar için seferber
edildiği eşitler arasında olmayan bir
seçime gidiliyor.
Bu
şartlar altında hala AKP’ye gönül
rahatlığı ile oy vermeyi gerçekten düşünen var mı acaba?
Namık
Kemal ne demiş “Vatanın bağrına düşman
dayamış hançerini, Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?” elbette bugün
bir Mustafa Kemal yok, ama onun takipçisi olan
bizler aynen onun gibi “Vatanın
bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” diye
haykıracağız.