Siyasi partiler ve özelliklede Cumhuriyet
Halk Partililer söylemlerinde tutarlı
olmak zorundadırlar. Tutarlı olmaz
iseler Tayyip Erdoğan gibi farklı zamanlarda taban tabana zıt şeyler
söylerler.
Nitekim Cumhurbaşkanı ve AKP Genel başkanı
Recep Tayyip Erdoğan, Trump ve Putin’in
Suriye’de askeri çözümün mümkün olmadığı konusunda mutabık kalmaları
üzerine, 13 Kasımda Ankara’da “Ben bu
ifadeleri anlamakta doğrusu zorlanıyorum. Yani şimdi askeri çözüm mümkün değil
deniliyor, öbür tarafta merkezi yönetimin şu ana kadar askeri yöntemlerle
öldürdüğü insan sayısı 1 milyona ulaştı. Nasıl oluyor bu iş? Eğer askeri çözüm
söz konusu değilse o zaman çeksinler askerlerini…” ve bundan 5-6 saat sonra
yani yine 13 Kasımda bu sefer Sochi’de Putin ile yaptığı görüşmeden sonra “Gelinen
noktada siyasi çözüme odaklanabileceğimiz bir zemin oluştuğu hususunda
mutabıkız” deyi verdi.
İktidarın başı böyle de muhalefet nasıl? O
da aynen iktidarın başı gibi. Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu, ABD’nin PYD/YPG’ye silah vermesine ilişkin olarak 21
Eylül 2017 de Habertürk televizyonunda
çıktığı bir programda çok doğru bir
şekilde “….Amerika’nın tavrını asla
doğru bulmuyoruz. Siz terör örgütünün (PKK’yı kast ediyor) uzantısı bir başka örgüte ağır silahlar
verirseniz, hatta silahlandırırsanız bu bölgeyi felakete götürür. Felaket bir
şey. Niçin silahlandırıyor Amerika bütün bunları? (Çok doğru bir tespit
ile) Ortadoğu’da yeni bir harita çıkarmak için. Bu bugün
söylenmiyor, yıllardır söyleniyor. Peki bu ülkenin yöneticileri yıllardır
bilinen bu gerçeğe karşı hiç düşünmediler mi? ‘ya bizi Ortadoğu’ya niye
soktular?’” diye.
Halbuki Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul
Üniversitesi öğrencileri ile 24 Ekim 2014 günü yaptığı sohbet toplantısında “Bizim için YPG terör örgütü değildir……Kendi
vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur.” Demiş idi. Kemal
Kılıçdaroğlu 2014 de bu sözleri anlaşılıyor ki TR 705
kod numaralı Amerikan muhbirinin etkisi altında kalarak söylemiş idi.
Nitekim, o sıralarda maalesef Cumhuriyet
Halk Partisi Genel başkan yardımcısı olan TR 705, Kobani’ye koridor açılmasını
ve oradaki PYD/YPG güçlerine silah
yardımı yapılmasını desteklediklerini açıklamıştı.
Tabii 2014 de Kemal Kılıçdaroğlu söylediği,
YPG bizim için terör örgütü değildir sözleriyle PKK’nın uzantısı olan
PYD/YPG’nin Suriye’nin kuzeyindeki “vatanını kurtararak!” Türkiye’nin toprak bütünlüğü için büyük
tehdit oluşturacak sonuç itibariyle haritalar değiştirecek otonom bölgeler oluşturulmasına ve bu nedenle
ABD’nin PYD’ye silah yardımı yapmasına destek vermiş oluyordu.
Tabii bu söylem 21 Eylül de Habertürk
televizyonunda çok doğru olarak söyledikleri ile taban tabana
zıttır.
Tabii bu çelişkilerden sonra Mersin Milletvekili Atıcı’nın sözleri
çelişkiler yumağına bir düğüm daha atmıştır. Bu nedenle siyaset adamları tutarlı olacaktır. Bilen bilmeyen de böyle önemli
konularda konuşmayacaklardır.
Türkiye, Suriye’de mezhepçi (Sünnici) bir
ülke olarak algılanmaktadır. Bu nedenle Suriye meselesinin en büyük
kaybedenlerinden biri başından beri ABD’nin taşeronluğuna soyunan Tayyip
Erdoğan yönetimindeki Türkiye olmuştur.
PYD’nin elindeki bölgeden her an Türkiye’nin
toprak bütünlüğüne saldırı gelebilir. Uluslararası hukuktan gelen kendimizi
savunma hakkımız vardır. Bu nedenle Türkiye Afrin’e yapacağı bir operasyon
Aytuğ Atıcının söylediği gibi yanlış olmayacaktır.
Burada hedef PYD olsa bile Türkiye’nin
yıllardan beri uyguladığı yanlış Suriye politikası nedeniyle PYD’ye yönelik
Türkiye’nin toprak bütünlüğünü korumaya yönelik
dahi olsa Suriye topraklarına yapılacak bir askeri harekat Esad’ın yanı
sıra Rusya ve İran’ın da tepkisini çekecektir.
Eğer Türkiye’nin toprak bütünlüğü bunu
gerektiriyor ise bu tepkiler göze alınmak zorundadır.Zira bu Türkiye’nin beka
sorunudur.
Askerlikte bir kural vardır. Piyadenin ayak
basmadığı yer sizin değildir. Bu nedenle Türkiye’nin toprak bütünlüğü
gerektiriyorsa bütün riskleri göze alıp “Fayda-maliyet analizi” yaparak Afrin’e
operasyon yapması gerekir.
.