24 Kasım 2017 Cuma

NATO TATBİKATLARINDA YAŞANAN REZALET


Değerli siyaset adamı ve diplomat Sayın Onur Öymenden aldığım bir mesajı sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Öymen mesajında:
“Basın haberlerine göre 8-17 Kasım tarihlerinde Norveç'te düzenlenen bir NATO tatbikatının masa başı simülasyonunda "düşman liderler biyografisinde" Atatürk'ün heykeli kullanılmış. Bu haber ülkemizde güçlü ve haklı bir tepkiye yol açtı. Aynı tatbikat çerçevesinde Hollanda'daki karargahta Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan adına açılan sahte bir internet hesabında düşman ülkeleri liderleriyle işbirliği yaptığı iddiasına yer verilmiş. Bu iddia da ülkemizde şiddetle eleştirildi. O tatbikata katılan askerlerimiz tepki olarak geri çekildi. 
NATO ve Norveç makamları bu olayları doğruladılar ve Türkiye'den özür dilediler. Birinci olaydan sorumlu olan bir teknisyenin, ikinci olaydan sorumlu olan Norveç'li bir subayın görevden alındığını ve bunlar hakkında idari soruşturma başladığını açıkladılar.
Siyasetçilerimiz ve basınımız bu olayı bir skandal olarak nitelendirdiler. Bence "skandal" sözcüğü olayın vahametini göstermekte yetersiz kalıyor.
Her iki olay da NATO ittifakının bel kemiğini oluşturan "dayanışma" ilkesinin açıkça tahrip edilmesi anlamına geliyor. Alt düzeyde iki kişinin cezalandırılmasıyla bu olayın üstünü örtmek mümkün değildir. 
Türkiye gecikmeden konuyu NATO Askeri Komitesine ve NATO Konseyine getirerek yetkililerden hesap sormalıdır.
Bence sorgulanması gereken hususlar şunlardır: 
-Bir teknisyene düşman liderler biyografisi kendi takdirine göre hazırlama görevini kim vermiştir?
-Bu teknisyenin tercihleri hiçbir makam tarafından denetlenmeden ve onaylanmadan mı tatbikat simülasyonuna yerleştirilmiştir?
-Benim NATO Daimi Temsilcisi olarak görev yaptığım dönemde NATO tatbikatlarındaki kural, her hangi bir ülkenin adının "düşman devlet olarak" zikredilmesinden kaçınılması yönündeydi. Bu kural liderler için de geçerliydi. Tatbikatlarda düşman olarak "hayali ülkeler, hayali isimlerle" gösterilirdi. Şimdi bu kural değişmiş midir? 
-Bir üye ülkenin tarihi liderinin ve bugünkü Cumhurbaşkanının düşman olarak gösterilmesi bence yalnız idari değil, cezai işlem yapılmasını gereken bir suç oluşturmaktadır. 
-Bu olay NATO'nun bu ve benzeri konulardaki kurallarının gözden geçirilip yeniden düzenlenmesini gerekli kılmaktadır. 
Johnson Mektubu, Amerikan Kongresinin 1975 yılında Türkiye'ye silah ambargosu uygulaması, Alman Hükümetinin 1990'lı yılların başlarında aldığı askeri ambargo kararı, aynı zamanda NATO üyesi olan bazı AB üyelerinin sürekli olarak Türkiye'yi Avrupa'dan dışlayıcı söylem ve eylemleri, halkımızı rencide edici bu gibi vahim gelişmelerin siyasi zeminini oluşturmuştur.
Bütün bu nedenle Türkiye'nin bütün bu konuları en üst düzeyde masaya yatırarak ilişkilerimizi yeni ve sağlam bir zemine oturtmaya çalışması artık kaçınılmaz bir görev haline gelmiştir. 
Hiç bir koşulda feda edemeyeceğimiz değerlerin başında ülkemizin haysiyeti ve ulusal gururumuz gelmektedir.” Demiştir.
İşin iç yüzünü tam olarak anlayabilmek için, bu iki olayın failleri olan teknisyen ve Norveç’li subayın kimliklerinin açıklanması  çok önemlidir.
Kimdir bu kişiler, kimlerle ilişki halindedirler. Böyle davranmaya bunları kim, ne karşılığında  ikna etmiştir. Bunların aydınlatılması Türkiye açısından hayati önem taşımaktadır.
Bu kişiler ve ilişkileri tespit edildikten sonra olayın iki kişinin ahlaksızlığı mı olduğu yoksa başka tertiplerin maşası mı oldukları ortaya çıkacaktır.
Bunları aydınlatmadan kuru kuruya “özür dilenmesi” sorunları çözmez.
Bu çirkin olaylar iktidar tarafından biranda gündemden düşürüldü. Bu gündemden düşürülmemesi gereken bir konudur. Zira ülkenin onuru zedelenmiştir.