ABD Ankara Büyükelçiliği geçen hafta "vize
işlemlerinin kısıtlı olarak yeniden başlatıldığına ilişkin" yaptığı
açıklamada, Türkiye'nin bir hukuk devleti olmadığını, Lozan’da kaldırılan adli kapitülasyonların
yeniden hortladığını dünyaya ilan etti.
Açıklama
şöyle diyor:
"Türkiye'deki
misyonumuzda yerel çalışanlara yönelik başka bir soruşturma bulunmadığına
ilişkin Türk hükümetinden ilk etapta üst düzeyde güvence almış
bulunuyoruz..."
Üst düzeyde alınan güvencenin ne tür bir soruşturmaya ait olduğu
belirtilmemiş., bir "adli soruşturma" söz konusu ise, böyle bir
güvenceyi hükümet nasıl veriyor.
Açıklama şöyle devam ediyor.
"Ayrıca Türk hükümetinden, yerel çalışanlarımızın kendi resmi
görevlerini yerine getirirken gözaltına alınmayacakları veya
tutuklanmayacaklarına ilişkin güvence de alınmıştır. Bundan sonra Türk hükümeti
bizim yerel bir çalışanımızı gözaltına alma ya da tutuklama niyetine ilişkin
önceden Amerikan hükümetine bilgi vermeyi taahhüt etmiştir...."
Açıklamanın bu bölümü çok sorunlu.Osmanlıyı
yıkan kapitülasyonların genişletilmiş şekli.
Bu açıklama gösteriyor ki; hükümet, ABD
misyonlarında çalışan Türk personelin, görevlerini icra ederken (suç işleseler
bile), gözaltına alınmayacaklarını taahhüt etmiş. Daha da ileri gitmiş,
"bağımsız yargı"nın alanına girerek, ilgili personelin
"tutuklanmayacakları" güvencesini de vermiş..
Bu durum, Türkiye'de yargının yürütmenin denetiminde olduğunun bir yabancı
ülke büyükelçiliği tarafından ilanından başka bir şey değildir.
ABD misyonlarındaki yerel personel için
verilen "soruşturulmama ve tutuklanmama güvencesini Viyana Sözleşmeleri
ile de izah etmek mümkün değildir. Bu durum, Viyana Sözleşmeleri'nin de ötesine gidiyor.
Zira, o sözleşmeler sadece gönderen devletin uyrukluğunda olan personel için
ayrıcalıklar getiriyor.
ABD misyonlarında çalışan yerel yani
Türk Personele için verilen soruşturulmama ve tutuklanmama güvencesi, bu Türk
personeli Türk yasalarından bağışık tutulmayı içermektedir.
ABD’ye verilen güvence ister üst düzey güvence olsun
ister yumuşak bir güvence olsun bu bir tür "adli kapitülasyon"
değilse, nedir? Üstelik, güvence Türk vatandaşlarını ilgilendirdiğine göre,
Lozan'da tasfiye edilen kapitülasyonların daha da genişletilerek uygulamaya konmuş
olmuyor mu?.
Başka devletler de misyonlarından
çalışan Türk uyruklular için de benzer
ayrıcalıklar talep ederse ne olacak?
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği'nin,
taraflar arasında varılan vahim ötesi bu mutabakatı açıklaması üzerine, Washington’daki Büyükelçiliğimiz de bir
açıklama yaptı ve ABD tarafına misyonlarının yerel personeli için herhangi bir
soruşturmadan ve tutuklamadan masuniyet taahhüdü verilmediğini bildirdi.
(Açıklamaya Washington Büyükelçiliğinin web
sitesinden 7.11.2017 tarihinde bu açıklamaya silinmiş olacak ki ulaşılamıyordu.) ABD Büyükelçiliği’nin bu açıklaması Türkiye'nin totaliter bir rejim ile
yönetildiğini ilan etmekte idi. Türkiye içinde bu yönde eleştiriler yapılıyor,
o bizim iç sorunumuz o ayrı bir konu.Ama Yabancı bir Büyükelçiliğin böyle bir
tespitte bulunup, bunu ilan etmesi ayrı.. Böyle
bir açıklama yapmak haddi olmamak gerekir. Bu durum, işin "teknik" düzeyde ele
alınıp, Washington Büyükelçiliğimizin karşı açıklaması ile geçiştirilemeyecek
kadar vahimdir. Bu, siyasi bir konudur ve gereği doğrudan hükümet tarafından
ona göre yapılmalıdır.
ABD açıklamasında sözü edilen
"iyileşmiş güvenlik" konusunu bizimkiler "misyonların fiziki güvenliği" şeklinde anlıyorlar veya,
öyle anlamak işlerine geliyor. Halbuki ABD’nin açıklaması, "iyileşmiş
güvenlik durumunu" verilen soruşturmalardan ve tutuklamalardan masuniyet
güvencesi ile ilişkilendiriyor. Kastettikleri "fiziki güvenlik"
değil..
Nitekim Pence Binali Yıldırım görüşmesi
sonrası yapılan” Başkan yardımcısının, "ABD vatandaşlarının, ABD misyonlarındaki yerel
personelin, gazetecilerin, sivil toplum temsilcilerinin OHAL
altında tutuklanmalarından derin kaygı duyduğunu bildirdiği ve o davaların
saydamlık ve adil yargılama ile sonuçlandırılmasını ısrarla istediği"
bildiriliyor. Yani, ülkemizin iç işlerine giren konular hakkında Başbakan'a
talepler iletildiği ve nasihat edildiği(!)
vurgulanıyor.”
Gelinen bu nokta Sevr’i yırtıp atıp Lozan’ı yani kapütilasyonları yırtıp tam bağımsız
bir Cumhuriyeti kuranların mezardaki kemiklerini sızlatıyordur.