Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, CNN Türk'te
katıldığı Tarafsız Bölge" programında "PKK terör örgütü
değildir" dedi ve haklı olarak kıyamet koptu.
Katılanlar ve programı yöneten Ahmet Hakan,
aklı selim sahibi hiç kimsenin kabul edemeyeceği bu beyana ciddi bir şekilde
tepki verdiler.
PKK'ya, Dünya'da, Diyarbakır Barosu Başkanı
ve aynı görüşte olan bölücüler dışında
terör örgütü demeyen yok.
Kürt etnik terörizminin başlangıcını, Soran
Aşiret Reisi Mir Muhammed'in Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya özenerek, ayrı bir
devlet kurmak için ayaklandığı 1833
yılına kadar götürülebiliriz.
Kürt etnik terörü, Osmanlığı
İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti
döneminde 38 isyan çıkarmıştır.
Bu nedenle bölücü terörün, PKK'nın 1984
yılında gerçekleştirdiği Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla başladığını varsaymak
yanlıştır
PKK ya da diğer bir söylemle, Kürt bölücü
terörü tek başına Türkiye'nin sorunu olmayıp, bölgesel bir sorundur.Bölge
ülkeleri olan İran, Irak ve Suriye ile birlikte hareket ederek çözülebilecek
bir sorundur.
Nitekim, 1990 lı yılların ikinci yarısından
itibaren Irak ve Suriye yönetimleri ile uyumlu çalışılmaya başlanmasıyla PKK
terörü bitme noktasına getirilmiştir.
Amerika'nın Irak'a müdahalesi sonucu bölgede
oluşan yönetim boşluğu ve askeri engellemeler nedeniyle,Türkiye'nin Kuzey Irak'a müdahalesi imkansız hale geldi. PKK
terörünün tekrar başlamasında, Kuzey Irak'ta bağımsız bir devlet kurmak isteyen
Mesut Barzani, Celal Talabani ve ABD'nin,terör örgütüne lojistik ve istihbarat desteklerinin payları
vardır.
Baştan itibaren yanlış iç ve dış politika
uygulamaları nedeniyle AKP'nin iktidarı döneminde bitme noktasına
gelmiş PKK terör örgütü küllerinden tekrar doğmuş, bölücü terörde tekrar
tırmanmaya başlamıştır.
AKP iktidarının en büyük ve hatta Yüce Divanlık yanlışı, tırmanan terör karşısında terör örgütünün muhatap alınmasıyla ayrılıkçı Kürt sorunun
çözümünün mümkün olabileceğini düşünmüş olmasıdır.
Terör örgütüyle devletin yetkilileri doğrudan Oslo'da
görüşmeye başladılar.
Binlerce insanın ölümünden sorumlu ve
hükümlü Abdullah Öcalan muhatap alındı, istekleri, söylemleri, barışa giden yolun
haritası diye sunuldu.
Bu yanlış davranış, terör örgütünde ve bölge
halkının az da olsa bir kısmında bu ülkede istediklerini yaptırmanın yolunun
hukuk dışı yollara başvurup, kanlı eylemlerden geçtiği düşüncesini pekiştirdi.
Bu arada İngiltere de İRA olayının nasıl çözüldüğü konusunda bilinçli
olarak gerçekleri çarpıtarak anlatan "sözde aydınlara" ve bölücülere
gereken yer ve zamanda cevap verilmedi.
Halk da
çözümün eli silahlı terör örgütüyle masaya oturmaktan geçtiğine
inandırılmak istendi, bir miktar da bunda başarılı olundu.
Bu arada "savaş, barış, silah
bırakılması " gibi bazı kavramlar
gerçek hukuki anlamları dışında, terör örgütüyle ilgili olarak kullanıldı.
Kimse çıkıp, savaş ve barış uluslararası
hukuk kavramalarıdır, bunlar terör örgütüyle çatışmada kullanılamaz demedi.
Yegane silah kullanma yetkisine sahip
organizasyon olan Devlet silah bırakmaz demedi.
Türkiye'nin
en büyük yanlışı, Kürt politikacılarını ve belli bazı sivil toplum
kuruluşlarının yönetim kadrolarını "iyi niyetli" kabul etmekdir.
Bunlar
iyi niyetli olmadığından, terör örgütüyle müzakere gibi yanlışları sömüreceklerdir.
CNN Türk'teki programda,Diyarbakır Barosu Başkanı dönüp de "PKK terör örgütü olsaydı, sizin
yetkilileriniz onun kurucusunu ve kadrolarını muhatap alıp görüşmezlerdi" deseydi, kim ne diyebilirdi?
Bu söylemlerin,bu küstahlıkların tek sorumlusu, eli silahlı terör örgütünü ve
ona meşruiyet kazandırmaya çalışan siyasi ve sivil toplum kuruluşlarındaki uzantılarını muhatap kabul eden AKP iktidarı
ve bazı siyasi partilerdir
Demokratik ve hukukun üstünlüğüne inan bir
ülkede, hak ve özgürlükler hukukun
üstünlüğüne inanıldığı ve insana saygı nedeniyle verilir, yoksa terör örgütüne şirin gözükmek
için değil.