Geçtiğimiz günlerde Yargıtay Onursal
Başsavcısı Vural Savaş’ın “CHP Neden İktidar Olamaz” isimli kitabını okudum.
Siyasetle uğraşan herkesin okuması gereken
bir kitap. Muhteşem bir arşiv çalışması.
Türkiye Cumhuriyetini her fırsatta, katliam
yapmakla suçlayan emperyalizmin yurt içindeki uşakları, efendileri kızmasın
diye tetikçisi oldukları Batı’nın tescilli katliamları için sessiz kalırlar Özellikle
onlar bu kitabı okusunlar, efendilerinin
vahşetinden belki yüzleri kızarır.
Sözünü ettiğim kitabın 305 ve diğer Sayfalarında günümüzü çok ilgilendiren
bilgiler var.
Demokrasi havarisi Fransa’dan örneklerle
başlamakta fayda var .
Bir İngiliz Gazeteci Fransa Cumhurbaşkanı General Charles de
Gaulle, “Siz Cezyir’de bir milyon insanı
katlettiniz! Bundan rahatsızlık duymadınız mı?” diye sorar.
De Gaulle şöyle cevaplar :Sözünüzü düzeltiyorum. Biz Cezayir’de 1
milyon değil 850 bin kişi öldürdük. Fransa’nın
güvenliği için bu gerekliydi”. Diye cevaplamış.
Tabii bu lafın savunulacak bir tarafı yok,
ayrıca kötü örnek örnek de olmaz ama, bizim uşaklar Cezayir’de öldürülen
Müslüman kardeşlerimiz için bugüne kadar tek kelime sarf etmişler midir?
Fransa’nın bu vahşetten ötürü özür
dilemesini talep etmişler midir?
Ben duymadım, etmişlerse kendilerinden özür
dilerim.
Sayın Vural Savaş kitabında bir başka
kitaba, önceki Başbakanlık Müsteşarlarından Yaşar Yazıcıoğlu’nun “Bitmeyen
Hesap” kitabına da atıf yaparak oradan da aşağıda verdiğim örnekleri işaret
etmiş.
2006 yılında Cezayir’i ziyaret eden Nicholas
Sarkozy’den, Cezayir’de yaptıkları
soykırımdan dolayı özür dilemesi istenince “Babaların hatalarından dolayı, oğullardan özür dilemesi istenemez” demiştir.
“19. yüz yılda Erivan’ın %65’i Türk idi.
Türk-İslam Kültür yapıtları ile dolu idi. Şimdi ise; bir tek Türk kalmadığı
gibi, hiçbir cami, hiçbir mezarda kalmamıştır” (Justin McCarty, Ölüm ve Sürgün
s 1-3)
“1963-1964
sürecinde..103 Türk köyü EOKA’cılar tarafından tamamen yakıldı. 25 bin Türk
evlerini terk etmek zorunda kaldı… Londra da Lord Wills yaptığı tarihi bir
konuşmada “Kıbrıs’ta olan bitenin soykırım
olduğunu ve Rumların Türkleri soykırıma
tabii tuttuğunu söyledi” (Sefa M. Yürekel. Soykırımlar tarihi
s.71)
Sayın Vural Savaş’ın kitabında Rahmetli
Toktamış Ateş’in Cumhuriyet Gazetesi’nin
25 Nisan 2005 tarihli nüshasında yazdığı
“…ABD, İkinci Dünya savaşına girdikten sonra, 120 bin Japon'u dört yıl süre ile
kamplarda tutmuş, yani ‘tehçir’ etmiş.
Kendi vatandaşı olan bu Japonlar, ABD’’ne karşı isyan etmemiş, sabotaj yapmamış
ve casuslukla suçlanmamışlardı. Bu insanların çoğu açlık, hastalık ve ağır
yaşama koşulları altında yok olmuşlardır.”
Yazısına atıfta bulunmuş.
Bunları bir şeyi savunmak için vermedim.
Ama ülkenin güvenliği gereği girişilen
olaylarda acılar yaşanmış olabilir, tarihten husumet çıkarmadan tarihten ders
alarak çıkmak gerekmektedir.
6-7 Eylül olaylarını, Kahraman Maraş, Çorum,
Sivas katliamlarını hiç ağzına
almayacaksın ama sırf Cumhuriyeti kuranlara duyduğun kin ve nefret duygusundan
ötürü “Dersimi” kaşıyacaksın.
6-7 Eylül Lozan antlaşmasıyla bu ülkenin
eşit vatandaşları olarak kabul edilmiş Hıristiyan azınlığa karşı yapıldı.
Kahraman Maraş, Çorum ve Sivas katliamları Cumhuriyetin
en sadık savunucuları Alevilere karşı yapıldı.
“Dersim” de yaşananlardan çok sonra yaşanmış
bu olaylar hakkında tek kelime etmeyenler, sırf ülkenin iç huzurunu bozmak,
bölücülere yeni imkânlar sağlamak için 74 yıl evvel yaşanmış bu acı olayı kaşımakta fayda umuyorlar.
Siyasetçiler bıraksın bu tarihten husumet
çıkartmayı, onun kimseye bir faydası yok.
Tarihi tarihçiler incelesin,
siyasetçilerde bu incelenmenin sonucunda
sadece tarihten ders çıkartsınlar, aynı olayları bir daha yaşanmamak üzere
tarihe gömelim.
Tabii emperyalizmin yurt içindeki uşakları,
paralı askerleri buna izin verirlerse.