28 Aralık 2014 Pazar

BU NASIL BİR ÜLKE


Aslında bugün İsmet Paşa ve reddi mirası yazacaktım. Ancak Pazar günkü Hürriyet Gazetesi’nde Yalçın Bayer’in köşesinde, torunu CHP Milletvekili Sayın Gülsün Toker’in, Malatya’da İnönü’nüyü anma törenlerine gönderdiği mesajı yayınlamış.
Öncelikle medyanın büyük bölümünün ulusalcıları özellikle “görmemeye” çaba sarf ettikleri bir dönemde, bu açıklamaya yer verdiği için kendisini kutluyorum.
Bunu okuyunca artık  bugün için bu konuda  bir şey yazmama  lüzum kalmadığı kanısına vardım.
Ancak bir şeyi yazmaktan da kendimi alamadım. Sayın Bilgehan’ın açıklaması sadece iktidara değil, onu red ve inkar etme çabasındaki herkese ve her kuruma cevaptır.
Cizre’ de silahlı çatışma çıkıyor, PKK ile HÜDA-PAR üyeleri herkesin gözü önünde çatışıyor, devletin kolluk kuvvetleri olaya müdahale edemesin diye, sokak eşkıyası tarafından şehrin ortasına hendek kazılıyor, bu ülkenin sözde Başbakanı çıkıp “Cizre’deki olayları abartıyorlar” diyebiliyor.
İnsanlar ölmüş, eli silahlı çapulcular, aynen 1930 larda olduğu gibi bölgede hakimiyet kavgası veriyorlar. Siyasiler sanki bu ülkede böyle bir olay yaşanmıyormuş gibi sessizliklerini koruyorlar.
İşte Cumhuriyeti kuranlarla, şimdikilerin arasındaki fark.
Aynı siyasiler, etnik bölücülere sempatik görünmek için Ayn el Arap’da yaşanan İŞİD saldırılarına daha çok tepki veriyorlardı.
Hatta Anayasayı çiğnemeyi dahi göze aldılar. Bu ihlali bile yetersiz bulanlar çıktı, Meclisten teskere çıkartıp oraya asker gönderelim bile dediler.
Aynı kişiler, Cizre’de yaşanan olaylar hakkında tek kelime sarf etmemeyi bir politika yapmak zannediyorlar.
Onlara birisinin “eylemsizliğinde bir eylem olduğunu” anlatması lazım.
Bir gün hem siyaseten ve hem de hukuken bu eylemsizliklerinin hesabının sorulabileceğini bunlara öğretmesi lazım.
Eşkıya şehrin ortasına devletin kolluk güçleri olaya müdahale edemesin diye hendek kazıyor. Bugün ki  iktidarda bunu seyrediyor.
Egemen bir devlet eşkıyanın bu davranışı karşısında olayı bastırmak için oraya müdahale ederse, elbette orada bazı acılar yaşanacaktır.
Bunun sorumlusu devlet mi, yoksa bölgede egemenlik kurmaya çalışan, devlet otoritesini ortadan kaldıran eşkıya mı olacaktır?
Şimdi niçin seksen yıl evvel yaşanmış olaylardan ötürü CHP özür dilesin diye bağırıldığını anlayabiliyor musunuz?
Bölücü orada egemenliğini sağlasın, devlette buna “ne olur ne olmaz, günahsız sivillerde ölebilir” diye müdahale etmesin.Terör örgütü egemenliğini iyice pekiştirsin, isteniyor.
Böyle bir müdahale olursa eşkıyanın hiçbir suçu yok, ama eşkıyayı yok eden devlet suçlu olacak.
Hep oynan oyun bu.
Dün Hatay sorunu vardı, bugün büyük Kürdistan’ın kurulması projesi.
Eşkıya yol kesiyor adam öldürüyor, bir kısım zavallı da çıkıp, “Açılım süreci bir  kısım karanlık güçler tarafından sabote ediliyor” diye bağırıyor.
Hadi iktidar ülkenin bölünmesine gidecek yol konusunda terör örgütüyle masaya oturmuş ve anlaşmış. Bu nedenle onun sessizliğini anlamak mümkün, ya muhalefetin bu sessizliğine  ne demeli.
Muhalefet, ya bu açılım rezaletine sessiz kalırsa oradan oy alacağı yönünde kandırılıyor, ya da hakikaten onlarda bu bölünmeye giden  süreci destekliyorlar.
Yaşanan bir başka rezalette, Galatasaray Kulübü Futbol takımının kaçak saraya yaptığı ziyaret.
Elbette kökü Galatasaray lisesi gibi bir irfan yuvasına dayanan bir kulübü okullular değil parası olanlar yönetmeye başlarsa böyle olur.
Kurucu Başkanı Galatasaray Lisesi mezunu, edebiyatımızın en büyük isimlerinden, hırsızlığa, rüşvete, kayırmacılığa karşı şiirleriyle mücadele etmiş bir düşün adamı  Tevfik Fikret olan kulübü, kimsenin bu hallere düşürmeye hakkı yoktur.
Unutmayın ki bugün bu hallere düşürülen Galatasaray Kulübü’nün asıl kaynağı olan bu irfan yuvasının öğrencileri, sporcuları ve müstahdemleri, Müslüman, gayrimüslim ayırımı yapmaksızın birlikte Çanakkale Cephesine koşup, vatan müdafaasında hazır bulunmuşlar ve Galatasaray Lisesi 1915 yılında mezun verememiştir.
Hadi liseliler artık bu işe bir el koyun, size yakışanı yapın. Size yakışan bir kulüp yönetimi oluşturun.