Ülke, AKP iktidarı sayesinde PKK karşısında,
Birinci Dünya savaşı sonrası, galip devletlerin mağluplara diz çöktürerek
imzalattığı barış anlaşmalarına benzer bir durumla karşı karşıyayız.
Abdullah Öcalan’ın Türkiye Cumhuriyetine dayattığı,
ulus devletin ortadan kaldırılması ve federatif bir yapıya geçilmesidir.
Bu ilk etaptır, asıl varılmak istenen bağımsız Kürdistan’ın kurulmasıdır.
Bu hedefe varmak için önce toplumun değişik
katmanlarında Kürt sorunu tartıştırılmaya başlandı.
Dikkat edilirse burada sorun bir demokrasi
eksikliği sorunu olarak değil, bir
etnisite sorunu olarak tartıştırılmaya başlandı.
Bu yeni bir proje değildir. Nitekim Soli
Özel Haber Türk Gazetesi’nde 27 Temmuz 2012 tarihinde köşesinde yazdığı “Komplo tarihe karşı” başlıklı yazısında
“Gazeteci Güneri Civalıoğlu’nun 1990-91 deki körfez krizi ve savaşı sırasında
yazdığı, daha sonraları da defalarca anımsattığı bir hikaye yeniden ortada. O
dönemde bir Amerikalı Albay, Civalıoğlu’na niyetlerinin Kürdistan’ı kurmak olduğunu söylemiş daha sonra bu mesaj bir yarbay
tarafından da başka bir ortamda tekrarlanmıştı” diyerek olayın eski bir Amerikan projesi olduğunu
ortaya koymuştur.
Bugün terör örgütü aracılığı ile Türkiye’ye
dayatılan Sevr’de yapılmak istenip de başarılamayan çok dilli ve çok etnisiteli
bir devlet modelidir.
Irak’ın işgaliyle başlayan Kürdistan’ı kurma
operasyonu, Suriye’de çıkartılan iç çatışmayla Suriye’nin kuzeyinde yine özerk
bir Kürt bölgesi yaratmakla ikinci etabına erişmek üzeredir.
Kurulması düşünülen, Kürdistan’ın en önemli
ayağı ise Türkiye’nin o bölgesinde önce bir özerk bölge tesis edip, aynen Sevr
antlaşmasında olduğu gibi, bunun oluşmasından kısa bir süre sonra da yapılacak
bir plepistle bağımsızlık ilanıdır.
İşte ABD ve Batı’nın Abdullah Öcalan vasıtasıyla Türkiye’ye
dayattığı budur.
Bunun gerçekleşmesi için Türkiye üzerine
oynan oyunların ilk ayağı, Türk Devleti’ni ve Türk Ulusunu
itibarsızlaştırmaktır.
Yıllardır, Türkiye üstüne oynanan oyunların
temelinde bu vardır. Örneğin son zamanlarda, “Dersimde” devletin katliam
yaptığı söylemleri bunun içindir.
Bu yöntemle Alevilerin aşırı İslam’a karşı
oluşları, laik yapıları kullanılarak ve yönlendirmelerle konuyu Kürt sorununa
kaydırmaktır.
Bunda da bir miktar başarılı da oldular.
Batı aslında Türkiye Cumhuriyeti’ni “Atatürk’ün paşa fermanıyla yarattığı yapay
ürün” olarak niteler.
Sorunun temelinde yatanın bu ulus devleti
yıkmak olduğu açıktır.
Bu ulus devlet yıkılsın ki, etnisiteye
dayalı küçük küçük özerk yapılar ortaya çıksın.
Bakın bugün Güney Doğu Anadolu’da
gerçekleştirilen, “öz savunma gücü” diye nitelen terör örgütü
örgütlenmesi, 2009 tarihinde Abdullah Öcalan’ın 156 sayfalık yol haritasında “Öz savunma ilkesinde” sözü edilen
oluşumdur.
Bugünde ağzını her açan bir demokratik anayasadan
söz etmektedir.
Nedir bu istenen demokratik Anayasa, çok
dilli, çok etnisiteli bir federatif yapıdır.
Buna bilerek veya bilmeyerek “Yerel
Yönetimler Özerklik Şartına” Türkiye’nin koyduğu çekinceleri kaldıralım
diyenler de çanak tutmaktadırlar.
Dünya da ulus devletten federasyona dönmüş
bir devlet yoktur, ama olsun varsın, bu diz çöktürerek Türkiye Cumhuriyeti’ne dayatılacaktır.
Bu noktaya gelmenin en büyük sorumlusu
elbette 12 yıldır iktidar olan ve hem de tek başına iktidar olan AKP’dir.
Toplumun en hassas olduğu konuda, “analar ağlamasın”, “şehit cenazeleri” gelmesin
diyerek,halkın duyguları törpülenip, terör örgütüyle ve hem de elinde silah
varken müzakereye başlandı.
Ülkenin bu iç sorunu, üçüncü bir devletim
gözetiminde yapıldı.
Kırk bin kişinin ölümünden sorumlu bir
terörist başı, bu iktidar sayesinde zafer kazanmış bir devletin “başkanı”
statüsü kazandı.
Durum böyle olunca da İmralı Mahkumu ABD ve
Batının istediklerini kendi talebiymiş gibi Türkiye Cumhuriyetine buyuruyorlar.
.