Toprağı bol olsun Aziz Nesin erken ölmüş,
bugünleri görebilseydi, bu siyasetçi tipleriyle ilgili tüm hayatı boyunca
yazdıklarından daha çoğunu yazardı.
Beyefendi sanki 12 on iki yıldır bu ülkeyi
tek başına yönetmiyor da, ülkede bir iktidar değişikliği olmuş,iktidarı yeni
devir almış siyasetçi gibi, geçmiş iktidarı eleştirircesine “Soruları çalarak kurumlara sızmışlar”
buyurmuş.
Beyefendi zatıaliniz o dönem de bu ülkede Hükümetin başı değil
miydiniz?
Eğer hükümetin başı idiyseniz, ki öyle
idiniz, o zaman birileri sizi işletmiş
olmuyor mu? Siz kendinizi hükümetin başı zannederken, güreş tabiriyle birileri
sizi tuşlamış olmuyorlar mı?
Tayyip Bey, aklımızla lütfen alay etmeyin,
siz değil miydiniz, Fettulah Gülen’e yönelik, “ Ne istediler de vermedik”
diyen.
Her istediklerini verdiğiniz gün gibi
aşikar, zira bir dönem Genel Başkan Yardımcınız olan Dengir Mir Mehmet Fırat
bey “Cemaat’i, Emniyet’e, Asker’e ve
MİT’e karşı biz yerleştirdik” diyor
Neymiş o zaman, Cemaat mensupları soru
çalarak kurumlara sızmamışlar, siz
bilerek ve isteyerek o tarihlerde ortağınız oldukları için, kurumlara
girmişler.
Sayın Demirel’in muhteşem esprisi ile “Bir yere girebilmek için birisinin de
açması gerekir”.
Sizler açmışsınız onlarda girmiş.
Hiç ağlanacak, dertlenecek bir durum söz
konusu değil.
Hatta sayenizde sadece Kurumlara
girmemişler, Belediyelerinizden binalar da tahsisi ettirmişsiniz ki, aranız
açılınca Belediye Başkanlarından Cemaate verilen binaların geri alınması
talimatını vermişsiniz.
Demek ki, aranız açılıncaya kadar beraber
yürümüşsünüz o yollarda, beraberce nemalanmışsınız o siyasi bereket yağmurunda..
Acaba eski Bakanınız İdris Naim Şahin’in
varlığını iddia ettiği, Partiniz yöneticileri hakkında düzenlenmiş kırmızı dosyaların hazırlanmasında,
eski dostunuz, şimdiki düşmanınızın yardımları, katkıları olmuş olmasın?
Basını sustururken, şimdi suçladığınız
Cemaatin “kurumlara sızmış” yandaşlarının desteği olmadı mı?
Ha siz böylesiniz de muhalefet daha mı
farklı, onlarda sizler gibi evlere şenlik.
“Yolsuzluğu ayyuka çıkmış bir hükümet hiçbir
şey olmamış gibi bir yıldır iktidarda” diye buyurmuş.
Yerden göğe kadar haklı, yolsuzluğa batmış
bir iktidarın bir yıldır hiçbir şey olmamış gibi iktidar da kalması, olsa olsa
benim kabiliyetsizliğimdendir.
“Ülke sür’atle diktaya gidiyor” buyurmuş.
Beyefendi demokrasilerde bununla mücadele
etmek öncelikle meclisteki muhalefetin görevidir.
17 Aralık yolsuzlukları ile ilgili
duyurularınıza bilbordlar da yer verilmiyorsa, Anıtkabire, Tandoğan’a yüz binleri
toplamak bu kadar zor mudur?
Kanlı terör örgütünün başı “Size 5 ay süre,
sabrımın son sınırındayım” deyince, bir tepki verdiniz de biz mi duymadık?
Muhalefet asıl böyle tehlikeli günlerde ülke
için lazımdır, hatta elzemdir.Aksi halde bir demokrasi için en tehlikeli durum
olan muhalefet boşluğu doğar.
Ama diktaya giden yolda atılan bir takım adımlara,
mütedeyyinler ne der, bir takım adımlara da bölücüler bize oy vermez diye
sessiz kalınırsa, ülke gerçekten diktaya
kayar.
Dünün
eski yol arkadaşları bugün kanlı bıçaklı olunca, sırf bir şeyler söylemiş
olmak için, Ergenekon, Balyoz gibi
davaların yönlendiricisi, günahsız insanları zindanlara attırmanın şampiyonu
savcı için “O yalan söylemez” diyerek, kendi Milletvekillerinize, bu ülkenin
aydınlarına, komutanlarına karşı kumpas
kurulmadığını, bu insanların “haklı olarak mı?” zindanlarda ömür tükettiklerini
söylüyorsunuz.
Hem de bunu Silivri Mahkemelerinde sahneye
konan bunca hukuk ayıbının ortalara saçıldığı bir dönemde söylüyorsunuz.
Bunu düşünmeden mi söylediniz? Yoksa gerçekten
böyle mi düşünüyorsunuz?
Bunu düşünerek söylediğinize inanmıyorum.
Düşünmeden söylendiğini kabul ediyorum.
Kısacası iktidarı ile muhalefeti ile ülkemin
siyasetçi manzaraları bunlar, sonumuz inşallah hayırlı olur.