CHP Genel başkan yardımcılığına getirilen
Mehmet Bekaroğlu, Genel Merkez binasında Mescit açılacağını duyurmuş.
Bunun sebebi “mütedeyyin” halk kitleleri ile
barışmakmış.
Diğer bir deyişle, laikliğe karşı mesafeli
durmak, kutsal din duygularını sömürerek siyaset yapmak, siyasi prim
getiriyormuş. OLMAZ OLSUN O SİYASİ PRİM.
CHP’nin bu kararını alkışlayanlara bakın,
tüm laiklik karşıtı olanlar olduğunu göreceksiniz. Sadece bu bile atılan adımın
ne kadar yanlış olduğunu ortaya koymaktadır
CHP için Laiklik, “ulusal bütünlük ile iç barışın, çağdaşlık ile bilimselliğin temel
taşıdır.Bu anlayışla, siyasetin dini istismar etmesine kesinlikle karşıdır.”
Bu CHP’nin programında vardır.
CHP Atatürk’ün ilke ve devrimlerine bağlı,
her alanda yenilenme ve değişimi
içselleştirmiş bir partidir.
CHP bu davranışı ile AKP’ni kuyruğuna
takılmış, Kurultayından geçmiş parti programını yok sayarak din istismarcılığı
yapan bir konuma düşmüştür.
Yani AKP’den hiçbir farkı kalmamıştır.
Aslının olduğu yerde taklidine oy vermezler.
Ancak acı bir gerçekle karşı karşıyayız. O
da CHP’deki “eksen kaymasının” bilinçli
bir davranış olduğudur.
Çok iyi bilindiği üzere emperyalistler,
Atatürk ve onun ilkelerinden hiç hazetmezler. Her fırsatta onun tasfiye
edilmesini isterler.
Nitekim 1996 yılında CİA görevlisi Samuel
Huntington, uzun soluklu bir çağdaşlaşma projesi olan Atatürkçülük ve
laiklikten vaz geçilmesini Türkiye’ye önermiştir.
Sadece önermekle kalmamış adım adım bu
projelerini hayata geçirilmesini sağlamaya başlamışlardır.
AKP, bu düşüncenin bir ürünüdür. Ama tek
başına ülkenin Ilımlı İslam’a kaymasını sağlayamazdı.
Bu nedenle Türkiye’de laikliğin en büyük
teminatı, milletvekili sayısına bakılmaksızın, CHP olduğuna göre CHP’ye de çeki
düzen vermek gerekirdi.
Onun için bir kaset operasyonuyla CHP’deki
yönetim değişikliği ve sonrasında yaşananlar, Türkiye’nin laiklikten koparılarak
Ilımlı İslam’a yönelmesinin önündeki önemli
bir kilometre taşıdır.
Bu başarılmıştır.
CHP’de
sadece yönetim değişikliği kafi görülmemiş, kadro devşirmesi de yapılmıştır.
Mehmet Bekaroğlu, bunun son örneğidir.
Mehmet Bekaroğlu’nun CHP’ye devşirilmesi,
getirilip Genel Başkan Yardımcısı yapılması, Alman Yeşiller Partisine, küresel ısınma diye bir sorun yoktur, o üç
beş çevrecinin söylemidir, diyebilen bir siyasetçiyi üst düzey göreve
getirmek gibidir.
Bu Bekaroğlu, CHP Genel Merkezi’nde “Mescit”
açılacağını duyurmuş.
CHP Genel Merkezi’nden en yakın Cami’ye bin
sekiz yüz adımla gidilebilmektedir.
Metre olarak bin dört yüz metredir.
Bu şunu ortaya koymaktadır ki; sorun bir
ibadet sorunu değildir, sorun, kutsal din duygularını siyasete alet etmektir.
Din ve vicdan özgürlüğü sadece Sünni
Müslümanlar için mi söz konusudur?
Alevi Müslümanlar ne olacaktır?
Bu partiye gönül vermiş, Hıristiyan, Musevi
vatandaşlarımız ne olacaktır.
Bu CHP’nin parti programında yer alan “İslam’ın
farklı mezheplerine farklı yaklaşmaması”
“İnançlar ve mezhepler karşısında eşit durma” ilkesine aykırıdır.
Zira;
laiklik tarafsızlıktır.
Bu işin din ve vicdan özgürlüğü sorunu, ama
en az onun kadar vahimi, bekli de daha
da vahimi, böyle bir çirkinliğe sessiz kalanların davranışıdır.
Bugün konuşmayacaksınız da ne zaman
konuşacaksınız.
Dün başı sonu bilinmeyen açılıma destek
verildiği zaman sessiz kaldınız, ülkenin bugün geldiği nokta ortada, ülke kan
gölüne döndü, bir çok yerde sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor, bu sizleri hiç mi rahatsız etmiyor?
Atatürk büstleri parçalanıyor, bayraklar
indirilip yakılıyor, okullar, bankalar yakılıyor yağmalanıyor.
Çürümeyi beklerseniz, ülke elden gidecek,
ondan sonra bir yerler sizlere altın tabak içinde sunulsa da bir faydası yok.
Sizin bu davranışınız, halkta umutsuzluk yaratıyor.
Eğer bu ülkenin kurtuluşu, CHP’nin
kurtuluşuna bağlı ise o zaman olayları sessizce seyretme hakkınız olamaz.