Son
üç dört yıldır yaşananlara bakın, Cumhuriyetle sorunu olanlar, bu Cumhuriyeti
yıkmaya çalışıyorlar.
Atatürk
Cumhuriyeti’nin yıkılması büyük ölçüde bu ülke insanın arzusu değildir.
Atatürk’ün adının ve değerlerinin bu ülkeden silinmesini isteyenler, onun
resimlerinin, “her yerde ne işi var”
demek küstahlığını gösteren CİA ajanları ve onların içerdeki uşaklarıdır.
İşte
yavaş yavaş, kendilerince sona yaklaştılar.
Evvela
siyaset arenasını istedikleri şekilde, kaset operasyonları ile düzenlediler.
Kendilerine ters gelecek, büyük Ortadoğu projesine karşı çıkacak bütün
kadroları tasfiye ettiler.
Böylelikle, Sevr’i yırtıp Lozan’ı yapanlardan rövanş
alıyorlar.
Ülkenin
güneydoğusunda devlet otoritesi kalmamış, eşkıya kolluk kurup, hüviyet tespiti
yapıyor.
Bununla
da kalmıyor, mahkeme kurup yargılama yapmaya
başlıyor.
Sıra
da para basıp, hutbe okutmak var.
Devletin
okullarını yakıyorlar, kapısına kilit vurup, kendi bildikleri gibi Kürtçe
eğitim yapacak okullar açıyorlar.
Ülkenin
Güneydoğusunda hudutlar yol geçen hanına dönmüş. Ne hudut kalmış ve ne de hudut
ihlaline dur diyebilen devlet otoritesi.
Üç
beş çapulcu o kadar fütursuzlaşmış ki, hudut tellerini yıkıp Suriye
topraklarına geçerken “Lozan’ın çizdiği hudutlar yok artık, burası Kürdistan”
diyebilmektedirler.
Hudutları
korumakla görevli Silahlı Kuvvetler olayları, “açılıma zarar vermeyin diyen
siyasi irade” nedeniyle sadece
seyrediyor.
Bu
ülkenin bayrağı parçalanıyor, kurucusu Atatürk’ün heykelleri gaz dökülüp yakılıyor,
kimsenin buna sesi çıkmıyor.
Hatta
kurucusu ve ebedi Genel Başkanı olduğu CHP’den bile.
Üç
buçuk bölücü ülkeyi esir aldı, her türlü küstahlığı, terbiyesizliği yapıyor
kimsenin çıtı çıkmıyor.
İktidar
partisi açılım dediği, aslında ülkenin bölünmesini sağlayacak operasyon için
yargıya da tek başına egemen olmak istiyor.
Sadece
bunun için değil, ileride kendilerinden her türlü yolsuzluğun, hukuksuzluğun ve ihanetin hesabının
sorulmasını önlemek için.
O
kadar küstahlar ki; HSYK seçimleri istedikleri gibi sonuçlanmaz ise, “Gayrimeşru sayarız” diyecek kadar işi
azıttılar.
Türban
ilk okula kadar indi.
Bütün
bu olaylara en sert tepkiyi vermesi gerekenler, muhalefet partileri olmak
gerekirken, onlar da sessiz.
Muhalefetten
sadece “dostlar alışverişte görsün” misali bir açıklama.
Buna
sessiz kalınmasının tek nedeni aman “mütedeyyinlerden oy alamayız” endişesi.
Laik
Cumhuriyet yıkılıyormuş, bu onların umurunda bile değil.
Kaset
operasyonlarıyla, bu tür, ülkenin bölünmesine, ılımlı İslam’a geçişe sessiz kalıp “Büyük Kürdistan’ın” kurulmasına
yardımcı olmak için getirildiklerinden, bu sessizliği parti üst kademeleri
açısından anlamak mümkün, ama sadece milletvekili olmak için bu olanlara
susanları tarih affetmeyecektir.
Çocuklarının
yüzüne bakamayacak hale geleceklerdir.
Türkiye’nin
içinde ve dışında bunca önemli gelişmeler olurken muhalefet partilerinin genel
başkanlarının ortada görünmemesi, “bekleyin ileride “Balkabağı Festivali” nde ortaya çıkarlar” diye sosyal medyada espri konusu oluyor.
Bu
durumun tek sebebi 30 Mart yerel seçimlerinde sandığa gitmeyen milyonları doğru
algılayamamalarıdır.
Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının bütün bu olup
bitenler ses çıkartmasını beklemek zaten abesle uğraşmak olur.
Ama
bu ülkenin aydınlarının da büyük bir çoğunluğunun sesi, “Türkiye aydınlarının ihanetine uğramıştır” diyen Hollandalıyı
haklı çıkartırcasına, çıkmamaktadır.
Sadece
bu grup mu sessizdir?
Bu
ülkenin yönetiminde çeşitli dönemlerde görev üstlenmiş, siyasetçiler de
susmaktadırlar.
Hepsi
bir dönem o görevlere gelmek için üyesi oldukları parlamentoda Anayasaya
bağlılık yemini ettiler. Bu yemin sadece milletvekillikleri süresiyle sınırlı
değildir.Bir ömür o yemine bağlı kalmak zorundadırlar.
Ey
bu ülkenin aydın geçinenleri ve bu ülkede bir dönem sorumluluk üstlenmiş “Devlet Adamları !” bir grup
serdengeçti elbirliği ile Atatürk
Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışıyor, kendiniz gelin.