14 Eylül 2014 Pazar

VAHİM BİR DIŞ POLİTİKA HATASI


Başkan Obama,  7 Eylül günü  Amerika’nın NBC Televizyonuna verdiği demeçte İŞİD’e karşı yapılacak operasyonun daha çok bölge ülkelerini ilgilendirdiğini ifade etti.
Bu konuyu aynen “ Sünni devletlerin daha fazla çabasına ihtiyacımız olacak. Yalnızca Suudi Arabistan yetmez. Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye gibi ortaklarımızda dahil olmalıdır. Onların mahallesidir. Ortaya çıkan tehlike halen bizden çok onlara yönelmiştir…” diyerek açıkladı.
Bu açıklamayı iki değişik açıdan incelemek lazımdır.
Bunlardan ilki terör Amerika’nın çıkarlarına dokunuyorsa yok edilmesi, bitirtilmesi gereken bir hukuksuzluktur, ama eğer onun menfaatleri ile uyumlu ise sadece uzaktan dostlar alış verişte görsün diye terörü lanetler.
İŞİD’e karşı çıkışı da aynen böyle oldu. İŞİD petrol sahalarına yaklaşıncaya kadar, yani Amerika’nın menfaatleri tehlikeye girinceye kadar, bir müdahaleyi ağzına bile almıyordu.
Terör, savunmasız insanların can ve mal güvenliğine yönelik bir propaganda yönetimidir.
Bu nedenle barıştan yana olduğunu iddia eden devletlerin, kime karşı olursa olsun, çifte standard uygulamadan  bütün terör faaliyetlerine karşı çıkmaları gerekir.
Türkiye yıllardır, Kuzey Irak’tan Türkiye’ye ihraç edilen PKK terörü belasıyla boğuşurken, PKK terörünü sözde lanetledi ama, Türkiye’nin uluslar arası hukuktan kaynaklanan askeri sıcak takip hakkını kullanmasına hep karşı durdu.
İŞİD’e karşı yapılacak bir mücadeleyi de, tarlanın taşıyla, tarlanın kuşunu vurma haline getirdi.
Hatırlanacağı üzere, son NATO zirvesinde, bu amaçla, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 9 NATO  ülkesi ve bir de Avustralya’dan oluşan bir koalisyon kuruldu.
NATO zirvesinden hemen sonra ABD Savunma Bakanı Türkiye’ye geldi, Türk mevkidaşını yok kabul ederek, diğer yetkililerle görüştü.
Amerikan basının verdiği bilgilere göre, Türkiye’den:
-Yabancı militanların Suriye’ye geçişlerine engel olunmasını,
-Saldırı amacı dahil, Türk üstlerinin kullanılmasına izin verilmesini istedi.
Düşünebiliyor musunuz daha geçen hafta, hudutlarımızdaki “geçişkenliği” hükümet programında övünerek anlatan bir siyasi iktidara  birileri, hudutlarına sahip çık, üstlerini kullanmama izin ver diyor.
Yurt içinde gözü dönmüş İŞİD militanlarının varlığı bir yandan, kırkdokuz rehine bir yandan, yani iktidar çok zor bir durumda iken imdadına Kemal Kılıçdaroğlu yetişiyor ve aynen PKK açılımına destek verdiği şekilde ayrıntılarını bilmediği bir “uluslararası operasyona”, “…Ortadoğu’da İŞİD’e karşı yapılacak uluslararası bir operasyonda Türkiye’nin yer almasına karşı çıkmayız. Çünkü, Türkiye savunma açısından batı ittifakının bir parçası” diyerek destek veriyor.
Terörden çok çekmiş bir ülkenin ana muhalefet partisi genel başkanı, Amerika’ya öncelikle, “Terör belası ile mücadelede seçicilik olmaz, Bir yandan Türkiye’nin  PKK terörüne karşı mücadelesine engel olacaksınız, diğer yandan İŞİD’e karşı destek isteyeceksiniz. Bu bir çifte Standard değil mi?”  diye sorulmasını istemeliydi.
Zira Amerika karada Irak ve Kürt birlikleri savaşacak, bende onlara hava desteği vereceğim diyor. Bu karada savaşacak Kürt birliklerinin içinde PKK unsurlarının olmayacağının garantisi var mı?
Ne Amerika ve ne de Kuzey Irak Kürt yönetimi böyle bir garanti vermiyor.
HDP’lilerin PKK’ya silah verilmesini istediği bir ortamda, bu nasıl bir aymazlıktır.
Bu operasyona CHP’den başka doğrudan, içeriğini ve kapsamını bilmeden  kim destek veriyor? HDP veriyor.
Onların  uzun vadeli planları içinde PKK yı yasallaştırıp “Ordu” haline getirmek var. Bu nedenle bu onların işine gelir.
Bu destek, İŞİD’in intikam için o kırk dokuz vatandaşımızı katletmesine, ya da Türkiye’de  bombalı eylemler yapmasına neden olursa bunun sorumlusu  kim olacaktır?
Siyasetçi sadece ufku değil ufkun ötesini de görmesi gereken kişidir.
Bu nedenle açıklamanın iyi niyetli olduğunu  düşünsek bile, vahim bir dış politika hatası olduğu tartışmasızdır.