AKP İktidarı daha doğru söylemle Partili
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, siyaseten ve ekonomik olarak sıkışıp
halktan bağış istemek mecburiyetinde kalınca, kendisinin başlattığı yardım
kampanyasıyla hiçbir benzerliği olmayan Tekâlif-i Milliye Emirlerini örnek
gösterdi.
Tekalif-i Milliye Emirleri 8 Ağustos 1921
tarihinde yani Osmanlı İmparatorluğu işgal edilmiş, orduları dağıtılmış,
ülkenin kurtuluşu için kılını kıpırdatmayan bir İngilizlerin himayesini
kabullenmiş bir padişahın varlığında kurtuluş savaşını yapan ulu önder Atatürk Milli
Ordu askerlerinin karınlarını doyurmak giydirmek, eline silah verebilmek için, halktan aldıklarını geri ödemek şartıyla topladığı ayni bir
borçtur.
Onun için Partili Cumhurbaşkanının şimdi
yaptığı yardım çağrısıyla uzak yakın bir benzerliği yoktur.
Ama Partili Cumhurbaşkanına bunu verenler
bir şeyi gözden kaçırmışlar bu kanundan 10 ay evvel 25 Kasım 1920’de de 55
numaralı Men-i İsrafat kanunu çıkartılmıştır.
O tarihteki Meclisin bu kanunu çıkartmasındaki
amacı, milli mücadele nedeniyle toplumun maddi birikiminin gereksiz yere sarf
edilmesini engellemek için çıkarılmış bir kanundur.
Bu kanun 1967 yılına kadar yürürlükte kalmış
o tarihte yürürlükten kaldırılmıştır.
Türkiye’de tasarruflar Milli Gelirin yüzde
15inden azdır. Bu nedenle de Dünya sıralamasının alt sıralarında yer
almaktayız.
Bu nedenle evvela Türkiye’yi yönetenlerin “itibar”
diye hesapsızca para harcamaktan, devlet
parasıyla itibar gösterileri yapmaktan
vazgeçmeleri gerekmektedir.
Dünya da itibar, etrafa hesapsız kitapsız
para savurmakla olmaz, sözüne itibar edilen, devlet adamlığı ile olur. Tabii
ölçüde Trump’ın birileri için söyledikleri değildir.
Öncelikle devleti yönetenlerin israftan vazgeçmeleri
gerekir. Devasa saraylardan, uçak ve araç filolarından vazgeçerek halka örnek
olmalıdırlar.
Büyük Atatürk Kurtuluş savaşını yönetirken,
Ankara tren İstasyonundaki Direksiyon binasında mütevazı bir odada yaşadı.
Hiçbir şatafatı yoktu.
Bugün toplumda ve özellikle de sonradan
görme zenginlerde çılgınca bir savurganlık var. Bir hanım kızımız, düğününde
altı (yanlış okumadınız 6) gelinlik değiştirmiş. Bunu tek kelimeyle izah etmek
gerekirse ancak “görgüsüzlük” denebilir.
Doğmamış çocuğun cinsiyetini öğrenince “Baby
Shover”lar yapmak, şatafatlı kına geceleri, evvela Türk halkı daha doğrusu
sonradan görme zenginler bu şımarıklıklardan vazgeçecekler. Vazgeçmezler ise
men-i israf kanunu gibi bir yasal düzenlemeyle vazgeçirilmelidirler.
İktidar örnek alacaksa bunu almalıdır. Açlık
sınırı altında yaşayan milyonlarca insan varken önce bu şımarıklıkları
vazgeçirmek gerekir.
Eğer onlar vazgeçmez iseler, insanların
sosyal medya hesaplarını kontrolden evvel,
1920’nin Men-i İsraf Kanuna benzer bir yasa çıkartılmalı ve şımarıkça yapılan
gereksiz harcamaların önüne geçilmelidir.
Ama tabii halktan bunu isterken devleti
yönetenler önce kendileri bu fakir milletin vergileriyle oluşan hazineyi
korumalıdırlar.
Bütün lüzumsuz saray inşaatları
durdurulmalı, uçak ve araç filoları azaltılmalı, kaliteli bir mütevazı yaşamla
halka örnek olunmalıdır. Olunmalıdır ama, daha şu günlerde Saray'a 14 yeni araç kiralanıyor. (Perdeli, film camlı,
buzdolaplı vs. Sürücüyü de ihaleyi kazanan şirket temin edecekmiş) - TBMM'den
27 yeni kiralık araca 5,000,000 TL harcanıyor, sonradan halktan yardım
isteniyor.
Devleti yönetenler tasarrufa
hiç dikkat etmezken, halktan tasarruf yapmasını nasıl isteyebilirsiniz ki.
Cumhuriyetin kurulduğundan beri onur abidesi
olarak duran Çankaya Köşkü’nün suyu mu çıkmıştı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’dan önceki bütün Cumhurbaşkanları o sarayı hiçbir sıkıntı
duymadan kullanmışlardı.
Araştırın bakalım eski Cumhurbaşkanları
döneminde Cumhurbaşkanlığının kaç aracı vardı?
Şu andaki durumumuz, hiç çalışmadan satarak
hovardalık yapan miras yedilere benziyor.