Salı günkü yazısında Yılmaz Özdil
Türkiye’nin sorunun devlet adamı eksikliği olduğunu yazarken Platon’un devlet
adamı tarifine yer vermiş. Platon’a göre, Devlet adamının eğitimli,deneyimli, adil olmalıdır, dediğini yazmış. Devlet adamı olabilmek için
elbette bu üç kıstas çok önemli ama bana göre eksik.
Şöyle ki; eğitimi sayesinde deneyimlerinden
istifade ederek ufkun ötesini görebilen adamdır, devlet adamı
Maalesef son 30 yıldır, Türkiye de bunun
sıkıntılarını çekiyoruz. Belki Sayın Ahmet Necdet Sezer gibi istisnalar oldu
ama onları da dinlemediler.
Eğitimli olmak tek başına yeterli değil,
eğitimli olmanın yanında deneyimlerinden istifade ederek ufkun ötesini
görebilen insan olmak gerekiyor.
2002 de oluşan parlamentonun aritmetiği
Anayasa değişikliği yapabilmek için Cumhuriyet
Halk Partisi’nin desteğini şart
kılıyordu.
İşte böyle bir TBMM oluşumu içinde, görsel basının denetçisi konumundaki
Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun yapısı, 2005 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nin
destek ve onay vermesiyle, Anayasamızın 133. Maddesine eklenen bir fıkra ile,
TBMM’deki siyasi parti gruplarının milletvekili sayısı esas alınarak Meclis
Genel Kurulunca seçilmesi bir anayasa hükmü haline getirilmiştir.
Yani eskiden uzmanlar seçilirken bu
değişikliklerden sonra partililer seçilir hale geldi
Bu madde ortada olduğu müddetçe kim iktidar
olursa RTÜK’e onun egemen olacağı ve iktidara göre, kendilerine muhalif olan
televizyon kuruluşlarına hayat hakkı tanımayacağını zamanında görememek büyük
aymazlıktır.
Platon’un tarifindeki gibi sadece eğitimli
ve deneyimli olmak ta devlet adamı olmak için kafi değilmiş bunu yaşayarak
görüyoruz.
Radyonun iktidarın borazanı olduğu günleri
yaşamış bazı siyasilerin, bu anayasa değişikliğini yaparken bugünkü tehlikeleri
görememeleri, ne eğitimsizliklerinden ne de deneyimsizliklerinden, sadece ufkun
ötesini görememelerinden kaynaklanmıştır.
İktidarın güdümündeki bu kurumun, demokratik
bir ülkede düşünce ve ifade özgürlüğü içinde kabul edilecek bir düşünce açıklamasından
bile rahatsız olup, o televizyon kuruluşlarına ne cezalar verebildiklerine
tanık oluyoruz. Nitekim Tele1’e verilen akıl almaz ceza gibi.
Demokratik bir ülkede, bir siyasetçinin
çıkıp siyasetteki ve basındaki virüsler temizlenecek şeklinde bir ifadesi karşısında
toplumun anayasal hakkını kullanarak tepki vermesi gerekirdi.
Bir kısmımızın körü körüne hayran, bir
kısmımızın da körü körüne düşman olduğumuz ABD’de Donald Trump böyle bir laf ettiği
zaman toplumdan ve siyaset kurumundan
sert tepki geliyor. İngiltere’de, Fransa’da siyasi liderler böyle bir söz sarf edebilirler
miydi ya da etseler basının ve
siyasetçilerin tepkisi ne olurdu.
Siyasette en kolay iş haftanın muayyen
günlerinde televizyona çıkıp, siyasi iktidarı eleştirmektir.
Zor olan ve yapılması gereken sahaya çıkıp
halkın arasına girerek, sorunları anlatmaktır. Onların
demokratik ve yasal tepkilerini hayata geçirmektir.
Nitekim, bunun son örneği Ankara’dan
İstanbul’a olduğu için, yönü yanlış bile olsa adalet yürüyüşüdür. Milyonlara anayasal, demokratik hakkını
kullandırmıştır
Bugün ufkun ötesini görebilmek derken,
evvela Uzanlar’a, sonra Aydın Doğan’a siyasi ve ekonomik saldırılar yapılırken,
bu toplum ve muhalefet sessiz kalarak büyük hata yaptıklarını ve de özellikle dönemin siyasetçilerinin ufkun
ötesini göremediklerini anlatmaya çalışıyoruz.
Bize de rakip olur diye Uzanlar’a yapılan saldırıya sessiz
kalındı, Aydın Doğan’ın her odasından
müfettişler çıkarken, sessiz kalındı, şimdi basına baskı yapıldığından dert yanılıyor.
Ama artık çok geç. Bunun tek sorumlusu yapılan hukuksuzluklara, haksızlıklara
zamanında karşı çıkmayan siyaset adamlarıdır.
İşte gerçek devlet adamı haksızlık,
hukuksuzluk kime karşı yapılırsa yapılsın tepki gösteren insandır.
Hele bu haksızlık, hukuksuzluk, hukuk
kullanılarak yapılıyorsa bu tehlikenin en büyüğüdür. Zira hukuk bir kere
çiğnenmeye başlarsa herkes için nerede duracağı bilinmez.
İşte devlet adamı ülkesinde gelişen
olayları, doğru tahlil edip ufkun ötesini gören insandır.
Son otuz yıldır maalesef ülkemizde ufkun
ötesini de görebilen siyaset adamı yetişmedi. Bugün yaşadığımız sıkıntıların
temelinde bu yatıyor.