Burada sözünü edeceğimiz, olaylarla ve
örneklerle anlatacağımız Cumhuriyet Halk Partisinde Amerika’nın telkiniyle yaşanan
reddi miras çabasıdır.
Elbette Cumhuriyet Halk Partisinde reddi
miras yapmak çok zordur. Çünkü kim ne yaparsa yapsın, Cumhuriyet Halk
Partisinde buna karşı çıkacak çok güçlü bir ulusalcı damar vardır.
Amerikalı
stratejist, ulusal Güvenlik uzmanı Samuel Huntington “Türkiye Atatürk’ün
mirasını reddetmelidir” dedikten sonra önce iktidara “İslamcı” AKP’nin
gelmesinin önü açıldı ve tabii Atatürk’ün mirasını reddinin önündeki en önemli engel Cumhuriyet Halk Partisi idi.
Cumhuriyet Halk Partisinde, bunun biranda
yapılamayacağını bildikleri için, bu
konuda küçük adımlar atılması gerekiyordu. Henüz hafızalardadır. Birkaç tane
Cumhuriyet Halk Partili Milletvekili “Artık yeni şeyler söylemek lazım” diyerek
Atatürk’ün resmini kurucusu olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Milletvekili odalarından yerlere indirmeye kalkmışlardı.
Bu olayın duyulması üzerine Partinin Genel
Başkanı resimleri indirenleri değil, bu olayı ortaya çıkaran Milletvekilini
partiden ihraç ettirdi.
Bir Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan
Yardımcısı- ki bu şahıs Habur’dan giren PKK’lı teröristlerin avukatlığını
yapmış bir kişidir-, Türkiye Hatay Meselesi ile uğraşırken İngiliz uşakları
tarafından çıkartılan “Dersim Olaylarını” Genç Cumhuriyetin bastırmasını gerekçe
göstererek, katıldığı bir televizyon programında “ Ben Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Yardımcısı olarak Dersim Halkından Cumhuriyet Halk Partisi adına özür
diliyorum” diyebilmiştir.
Partinin Genel Başkanı da buna tepkisiz
kalmıştır, çünkü o tarihte yani “Dersim olaylarının yaşandığı ve bastırıldığı dönemde Cumhurbaşkanı
olan kişi, partinin kurucusu büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Bu tepkisizlik Samuel Huntington’un
sözlerini hayata geçirmenin bir başka örneğidir.
Bu ve benzeri örnekler çoğaltılabilinir.
Bugünde yine reddi Miras anlamına gelen söz
ve eylemler parti yetkilileri tarafından sıkça söylenebiliyor.
Anayasamızın laiklik
hükmüne aykırı olan “Katılım Bankacılığı” yani
“İslami Bankacılık”, bankacılık sistemimize
“Büyük vizyon sahibi”
(!) Turgut Özal tarafından sokulmuştur.
İşte Anayasaya aykırı bu
İslami Bankacılık deneticilerinin
“Fıkıh” hükümlerine göre davranmaları gerektiği Kurandan ve hadislerden
alıntılar yapılarak. Resmi gazetede yayınlandı.
Bunun üzerine bir
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan vekili, Anayasa’nın 1. Maddesindeki- ki
yanlış, Laiklik 2. Maddede geçer- laikliği ağzında şöyle bir geveledikten sonra
asıl itirazını “"Bu, inanç istismarıdır. Yüzde 99'u Müslüman da olsa,
olmayanların da bulunduğu bir süreçte, bir toplumda bu kabul edilebilir bir
yaklaşım değil" diye dile getirmiştir.
Yani Grup Başkan vekilinin söyleminden çıkan anlam, yüzde bir gayri Müslim
olmasa, böyle şer’i hükümlerin mevzuatımıza sokulmasının sakıncası
olmayacağıdır.
Anayasa'nın
değiştirilemez laiklik ilkesi üzerinde kuvvetle durarak, yapılanın Anayasa'ya
karşı işlenmiş bir suç olduğunu vurgulamaktan “dincilerden” de oy alabiliriz
anlayışı ile dikkatle kaçınıyor - ki
laiklik Atatürk’ün en hassas olduğu konudur-, 1924 Anayasasına 5 Şubat 1937
tarihinde yapılan bir değişiklikle girmiştir.
61, 82 Anayasalarında da aynen korunmuştur.
Anayasa’nın 176.
Maddesine göre Anayasa Metnine dahil sayılan Anayasa’nın başlangıç bölümünün 5.
paragrafında “……laiklik ilkesini gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine
ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;” belirtildikten sonra
“Cumhuriyetin niteliklerini” belirten
Anayasa’nın 2. Maddesinde “ Türkiye Cumhuriyeti……..başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk
devletidir.” diye tarif edilmiştir
Gurup Başkan
Vekili’nin bu konuşması sadece bir reddi
miras olmanın ötesinde açıkça Anayasaya da aykırıdır. Yani bu durum karşısında Anayasa
suçu işleyen sadece AKP iktidarı değil, maalesef ulu önder Atatürk’ün partisinin
bugünkü yöneticileri de bu işe ortak
olmuş durumdadırlar.
Laiklik tehlikededir
diyemem, Türbanla Meclise girildiği gün hayatımın en mutlu günüydü, 1930’ların
CHP’si değiliz diyebilen bir Genel
Başkanın TBMM deki temsilcisi olan gurup
başkan vekili de elbette böyle konuşacaktır.