24 Aralık 2019 Salı

REDDİ MİRAS



Burada sözünü edeceğimiz, olaylarla ve örneklerle anlatacağımız Cumhuriyet Halk Partisinde Amerika’nın telkiniyle yaşanan reddi miras çabasıdır.
Elbette Cumhuriyet Halk Partisinde reddi miras yapmak çok zordur. Çünkü kim ne yaparsa yapsın, Cumhuriyet Halk Partisinde buna karşı çıkacak çok güçlü bir ulusalcı damar vardır.
Amerikalı  stratejist, ulusal Güvenlik uzmanı Samuel Huntington “Türkiye Atatürk’ün mirasını reddetmelidir” dedikten sonra önce iktidara “İslamcı” AKP’nin gelmesinin önü açıldı ve tabii Atatürk’ün mirasını reddinin  önündeki en önemli engel  Cumhuriyet Halk Partisi idi.
Cumhuriyet Halk Partisinde, bunun biranda yapılamayacağını bildikleri için,  bu konuda küçük adımlar atılması gerekiyordu. Henüz hafızalardadır. Birkaç tane Cumhuriyet Halk Partili Milletvekili “Artık yeni şeyler söylemek lazım” diyerek Atatürk’ün resmini kurucusu olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisindeki  Milletvekili odalarından yerlere indirmeye kalkmışlardı.
Bu olayın duyulması üzerine Partinin Genel Başkanı resimleri indirenleri değil, bu olayı ortaya çıkaran Milletvekilini partiden ihraç ettirdi.
Bir Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı- ki bu şahıs Habur’dan giren PKK’lı teröristlerin avukatlığını yapmış bir kişidir-, Türkiye Hatay Meselesi ile uğraşırken İngiliz uşakları tarafından çıkartılan “Dersim Olaylarını”  Genç Cumhuriyetin bastırmasını gerekçe göstererek, katıldığı bir televizyon programında  “ Ben Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Yardımcısı olarak Dersim Halkından Cumhuriyet Halk Partisi adına özür diliyorum” diyebilmiştir.  
Partinin Genel Başkanı da buna tepkisiz kalmıştır, çünkü o tarihte yani “Dersim olaylarının  yaşandığı ve bastırıldığı dönemde Cumhurbaşkanı olan kişi, partinin kurucusu büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Bu tepkisizlik Samuel Huntington’un sözlerini hayata geçirmenin bir başka örneğidir.
Bu ve benzeri örnekler çoğaltılabilinir.
Bugünde yine reddi Miras anlamına gelen söz ve eylemler parti yetkilileri tarafından sıkça söylenebiliyor.
Anayasamızın laiklik hükmüne aykırı olan “Katılım Bankacılığı” yani “İslami Bankacılık”, bankacılık sistemimize   “Büyük vizyon sahibi” (!) Turgut Özal tarafından sokulmuştur.
İşte Anayasaya aykırı bu İslami Bankacılık  deneticilerinin “Fıkıh” hükümlerine göre davranmaları gerektiği Kurandan ve hadislerden alıntılar yapılarak. Resmi gazetede yayınlandı.
Bunun üzerine bir Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan vekili, Anayasa’nın 1. Maddesindeki- ki yanlış, Laiklik 2. Maddede geçer- laikliği ağzında şöyle bir geveledikten sonra asıl itirazını “"Bu, inanç istismarıdır. Yüzde 99'u Müslüman da olsa, olmayanların da bulunduğu bir süreçte, bir toplumda bu kabul edilebilir bir yaklaşım değil" diye dile getirmiştir.
Yani Grup Başkan vekilinin söyleminden çıkan anlam, yüzde bir gayri Müslim olmasa, böyle şer’i hükümlerin mevzuatımıza sokulmasının sakıncası olmayacağıdır.
Anayasa'nın değiştirilemez laiklik ilkesi üzerinde kuvvetle durarak, yapılanın Anayasa'ya karşı işlenmiş bir suç olduğunu vurgulamaktan “dincilerden” de oy alabiliriz anlayışı ile  dikkatle kaçınıyor - ki laiklik Atatürk’ün en hassas olduğu konudur-, 1924 Anayasasına 5 Şubat 1937 tarihinde yapılan bir değişiklikle girmiştir.  61, 82 Anayasalarında da aynen korunmuştur.
Anayasa’nın 176. Maddesine göre Anayasa Metnine dahil sayılan Anayasa’nın başlangıç bölümünün 5. paragrafında “……laiklik ilkesini gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;” belirtildikten sonra “Cumhuriyetin niteliklerini” belirten  Anayasa’nın 2. Maddesinde “ Türkiye Cumhuriyeti……..başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” diye tarif edilmiştir
Gurup Başkan Vekili’nin bu konuşması  sadece bir reddi miras olmanın  ötesinde açıkça  Anayasaya da  aykırıdır. Yani bu durum karşısında Anayasa suçu işleyen sadece AKP iktidarı değil, maalesef ulu önder Atatürk’ün partisinin bugünkü  yöneticileri de bu işe ortak olmuş durumdadırlar.
Laiklik tehlikededir diyemem, Türbanla Meclise girildiği gün hayatımın en mutlu günüydü, 1930’ların CHP’si değiliz  diyebilen bir Genel Başkanın  TBMM deki temsilcisi olan gurup başkan vekili  de elbette böyle konuşacaktır.