13 Ağustos 2018 Pazartesi

EKONOMİK KRİZ GÖZ GÖRE GÖRE GELDİ.



Yıllardır yapılan ekonomik yanlışların sonunda buralara geldik. Önce bir gemi dolusu tarım ürünü satıp bir tane makine alıyoruz, sanayi ülkesi olmalıyız diyen Turgut Özal tarımı ve hayvancılığı bitirdi, sanki sanayi ülkesi olmak için bunları bitirmek şartmış gibi.
16 Yıllık AKP iktidarınızın 2002-2008 yılları arası Maliye Bakanlığını yapan işçi düşmanı, patron dostu, oğullarının zenginleşmesiyle gündemden düşmeyen Kemal Unakıtan “Ne banka bırakacağız ne fabrika ne de işletme, limanda bırakmayacağız. Hepsini satacağız. Stratejik bölgeymiş falan hiç önemli değil. Önemli olan müşteri bulmak parayı veren düdüğü çalar” demişti.
Dediğinin tümü de 16 yıllık İktidarlarınızda yapıldı, ülkenin ne kadar üreten fabrikası varsa özelleştirip yandaşlarınıza ya da yabancı sermayeye peşkeş çekildi.
Aslında Unakıtan’ın bu açıklaması ve  yaptıklarınız öngörüsüzlüğün, açgözlülüğün,patavatsızlığın en tipik örneğiydi.
Bu öngörüsüzlüğün ülkeyi sıkıntıya sokacağını söyleyenleri ,uyaranları, tehlikeyi ,işaret edenleri de vatan hainliği ile suçladınız, yandaş kalemşorlarınızda, bu uyaranları dünyanın geldiği noktayı anlamamakla, tutucu olmakla suçladılar.
Bu paragözlüğünüzün, açgözlülüğünüzün sonuçları sıcak paranın dünya ekonomisinde bol ve ucuz olduğu günlerde anlaşılmadı. Ne zaman ki dünya piyasalarında bol para dolaşımı bitti, sıkıntılarda başladı. Sata sata elde avuçta bir şey kalmadı, hemen yalan makinası devreye girdi ve “Dış güçlerin” oyunu dendi. Ama hakkınızı yememek lazım, size oy veren geniş kitleyi bu yalanlarınıza da inandırıyorsunuz.
Dar gelirli mütedeyyinin “ kefen param” dediği birikimine göz diktiniz. Yastık altındaki altınların, dövizlerin bozdurulmasını istemeye başladınız..
İktisatçılar bunların toplamı yirmi milyar doları geçmez diyorlar. Yani Türkiye’nin şuanda acil olarak ihtiyaç duyduğu paranın çok küçük bir miktarı
Tüm fedakarlıklar dar gelirliden isteniyor. Ama Man adasına giden dolarcıklardan, onların sahipleri tosuncuklardan  hiç ses yok.
Devlet ekonomiden çıksın diye fetva verenlerin ülkeyi din bezirganlığı yaparak bu hale getirenlerin tutumu Kenya’nın İlk Başbakanı Jomo Kenyata’nı “Batılılar geldiğinde ellerinde İncil, bizim ellerimizde topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğrettiler, Gözümüzü açtığımızda bizim elimizde İncil, onların ellerinde topraklarımız vardı.” Açıklamasını anımsattı.
Dini kullanarak iktidara gelenler, emperyalist sömürü düzeninin şakşakcıları bugünlere gelmemizin tek sorumlusudurlar.
Ülkeyi hem ekonomik olarak ve hem de dış politika yanlışları ile uçurumun kenarına getirenler sizler olduğunuza göre, ilk fedakarlığı da sizlerin yapması gerekiyor.
İstenilen fedakarlıklarda ellerindeki avuçlarındakini vermeleri değil, kamuya ödettikleri masraflarını, batılı uygar ülke mevkidaşları  ile aynı seviyeye indirmeleri. Örneğin görgüsüzlük işareti sarayın ışıklarını söndürüverin, makam aracı sayısını azaltın, Özel uçak sayısını azaltın hatta satın elden çıkartın Türk Hava Yolları size istediğiniz zaman uçak tahsis eder, yer sofrasından kalkıp lüks saraylarda yaşamayı verin. Yazlık saray inşaatını durdurun, koruma sayınızı, lüks makam araçlarınızı makul sayıya indirin.
Aslında yapmanız gerekenleri saymak yerine söylenmesi gereken tek şey, lütfedip  zengin batılı ülkelerdeki mevkidaşlarınız gibi yaşayın, demektir.
Bugün geldiğimiz nokta üretmeden tükettiğimiz içindir. Bakın her şeyi Atatürk’e bağlıyoruz. Bunu yapmaya mecburuz onun 95 sene evvel söylediklerini bile bugün göremiyorsunuz. Ne demişti Atatürk, “ üretmeden, tüketen milletler, önce haysiyetlerin, sonra hürriyetlerini kaybederler.”
Sizin yüzünüzden bir Amerikalı emlakçi bizleri de rencide ediyor, haysiyetimizle oynuyor.
Bütün üretim alanlarından çıktık, her şeyi ithal ediyoruz. Bugünkü noktaya işte böyle geldik. Bırakın artık halka “dış güçlerin oyunu” yalanını söylemeyi. Hata bizde deme erdemini gösterin.
Bundan kurtulmanın tek yolu üretmek, üretmek, üretmektir.