Bugün 26 Ağustos büyük tearuzun başlayışının
94. Yıldönümü.Bu gün 30 Ağustosta, kan ve gözyaşı ile yoğrulmuş bir kuşağın,
emperyalizmin uşaklarına karşı kazandığı zaferin başlangıcıdır. 20. Yüzyılın
başından beri cepheden cepheye koşmuş, cephelerde en yakınlarını yitirip kendi
elleriyle toprağa bırakan yorgun gövdelerin zaferinin başlangıç yıldönümüdür.
26 Ağustos 1922 sabahı Afyonkarahisar
çevresinde toplanmış İngilizlerin deyişiyle
“kiralık silah” Yunan mevzilerine topçu bataryalarının açtığı
ateş, Akdeniz kıyılarında sona erecek
büyük taaruzun başlama işareti oluyordu.
30 Ağustosta kazanılan bu zafer sadece
emperyalizme karşı bir başkaldırının simgesi değildir. Yorgun, bitap bir ulusun
kendisine duyduğu özgüvenin, misak-ı milli sınırlarını korumak için nasıl
harekete geçtiğini göstermesi bakımından anlamlıdır.
Sakarya Meydan savaşı ile Mustafa Kemal’in
emir ve komutasındaki Türk Orduları stratejik bir zafer kazanmışlardı. Sakarya
Meydan savaşı ve onu izleyen başarıların gerçek anlamını kavraya bilmek için bu
gelişmelere ulusal sınırları da aşan bir açıdan bakmak gerekir. Emperyalizme karşı kazanılan
bu büyük zafer, sömürülen bütün doğu halkları Mustafa Kemal’de bir ön savaşçı,
bir gün bağımsızlığa açılacak olan girişimin ışıklarını görüyorlardı.
Nitekim, Hint Ulusal Kongresi Önderi Gandi,,
Mısır VAFT partisi kurucusu Said Zaglul, Rif Boylarında Fransız ve İspanyol
sömürgecilerine karşı savaşan Faslı önder Abdülkerim, Afgan Kıralı Emanullah’tan
gelen yüreklendirici mektuplar, Mustafa
Kemal’in evrensel mesajının tüm ezilen uluslarda karşılık bulduğunun birer
belgesiydi.
Hindistan’da Türkiye çalışmalarının öncüsü
olan Prof. Dr Mohammed Sadig Türk
Devrimi ve Hindistan Özgürlük Hareketi adlı önemli araştırmasında diyor ki: “Onun etkisi Türkiye’nin
sınırlarını aşarak çok uzaklara uzanmış ve sömürü tutsaklığı altında inleyen
herkese esin kaynağı olmuştur. O yeni bir uyanışın kapısını açmış, Asya da
özgürlüğü başlatmıştır. O yeni bir uyanışın kapısını açmış. Asya’da Özgürlüğü
başlatmış.Türkiye’deki kurtuluş akımıyla Ankara’da sömürgeciliğin ölüm
çanlarını çaldırmıştır” (Prof. Dr
Türkkaya Ataöv’den naklen)
Mustafa Kemal’in bu büyük askeri başarıları
sömürülen bütün doğu halklarına bir ışık olurken, bu ülkede bugün olduğu gibi o
günde emperyalizmin uşakları vardı.
Dıs düşmanla uğraşan Mustafa Kemal ve
arkadaşları aynı zamanda iç isyanlarla da uğraşıyorlardı.
26 Ağustostan başlayarak Mustafa Kemal Türk
Ordusunu zaferden zafere koşturdu, Türk ulusu bağımsızlığını , Türkiye ülke
bütünlüğüne kavuştu. Atatürk’ün deyişiyle “ Amacımız ulusal sınırlarımız
içinde toprak bütünlüğümüzü, aynı
zamanda da tam egemenliğimizi elde
etmektir.Bizi bu amaçtan alıkoyacak her hangi bir güce karşı savaşacağız.”
Ulusal kurtuluş hareketinin lideri, düşmanı
sadece askeri olarak yenmenin yetemeyeceğini Osmanlı İmparatorluğu deneyinden
ötürü çok iyi biliyordu.Askeri alanda düşünülen taktik ve stratejik planların
siyasi alanda da uygulanması gerektiğinin bilincindeydi.
Birinci Dünya savaşının mağlubu dört devlet
içinde yalnız Türkiye, kendine galip devletlerin zorla imzalattıkları Sevr’i
yırtıp atıp Lozan’ı kabul ettirerek savaştaki zaferinin ardından bir de
diplomasi zaferi eklemiştir. Birinci
Dünya savaşının dört mağlubundan ne Almanya Versay, ne Avusturya St Germain, ne Macaristan Trianon ve ne de Bulgaristan Neuilly antlaşmalarını kendileri
değiştirebilmiştir.
Bize
tam bağımsız bir ülkenin çocukları olma hakkını veren başta Mustafa
Kemal ve arkadaşlarının, acılı ve yorgun
savaşçılarını saygıyla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eyiliyorum.