Yüksek Seçim Kurulu
CHP ve diğer vatandaşların referandumla ilgili yaptıkları itirazları reddetti.
İtirazların ağırlıklı
bölümü, sandık kurulunun mührünü taşımayan oy pusulaları ve zarfların yasaya
aykırı olarak geçerli sayılmasıydı.
298 Sayılı yassının
77. Maddesinin 4. fıkrasında “sandığın,
birleşik oy pusulalarının ve zarflarının kurulca mühürlenmesini” Sandığın
açılması ve zarfların sayımı başlıklı 98. Maddesinin 4. Fıkrasında “… üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu
mührü bulunmayan…..zarflar geçersiz sayılır” Geçerli Olmayan oy pusulaları
başlıklı 101. Maddesinin 3 nolu bendinde “arkasında
sandık kurulu mührü bulunmayan” oy pusulalarının geçerli olmadığına amirdir.
Bu belirttiğimiz üç
yasa maddesi de emredici hukuk
kurallarıdır. Yani bunlar,uygulayıcılar tarafından uyulmaları zorunlu olan hukuk kurallarıdır.
Bunlara aykırı hareket edilemez.Uygulayıcıların bunları yorumlamak hakları da
yoktur.
O nedenle Yüksek
Seçim Kurulu’nun bakacağı tek şey zarfların ve oy pusulalarının yasada geçerlilik için belirtilen mühürleri
taşıyıp taşımadıklarıdır.
Yasada belirtilen
mühürler, oy pusulalarının veya zarfların üzerinde yok ise bu oy pusulalarını ve zarfları geçersiz saymak zorundadır.
Bunun dışında yorum
yoluyla oyları ve zarfları geçerli saymak hakkı yoktur.
Nitekim Anayasa
Mahkemesi’nin 06.02. 2014 tarih ve 2013/3912 Sayılı Bireysel Başvuru Kararında,
meslek odalarının seçimlerinde dahi mühürsüz oy pusulalarının geçersiz
sayılacağına karar vermiştir.
Geçersiz sayılması
gereken oy pusulalarını ve zarfları geçerli saymak, bu emredici hukuk
kurallarını koyan yasama organının iradesinin üstüne çıkmak ve ayrıca da yasa
hükümlerinin Anayasaya uygunluk denetimini yaparak Anayasa Mahkemesi’nin de
yerine geçmek anlamına gelir ki buda Yüksek
seçim Kurulu üyelerinin ne hakkıdır ve ne de haddi.
298 Sayılı yasaya bu emredici hukuk
kurallarının konuş nedeni seçimlerin dürüstlüğüne gölge düşürmemektir.
Yüksek Seçim Kurulu
bu haksız ve hadsiz kararıyla 80 yıldır hiçbir seçim şaibesi yaşanmayan ülkemizin seçim dürüstlüğüne leke düşürmüştür.
Sadece leke düşürmekle kalmamış devlet
tarafından referandumu gözlemlemek için davet edilen Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı’nın, bütün batının
“Golden Standard” Altın Ölçüt olarak kabul ettiği Gözlem Heyeti’nin
Haziran ayında çıkacak nihai raporunu
beklemek zorunda bırakmıştır. Zira
Heyetin ön raporu maalesef çok iç açıcı
değildir. Raporda referandum sürecinde yapılan bir çok işlemin Kopenhag Belgesine aykırı düştüğünü
vurgulanmıştır.
Günümüzde hukuk
ihlallerini eli silahlı kişi ve kurumlar değil hukuka aykırı kararlarıyla
hâkimler yapıyorlar.
Oylama devam ederken
önce, oy pusulalarına mühür basılmamış olmasını oyların geçersiz sayılmasını “oylamada sahte oy pusulasını engellemek için” olduğuna
559 sayılı kararında yer verdikten 2 saat sonra, kendisiyle çelişen ve kanunun amir hükmüne aykırı olarak verdiği
karar sebebiyle, kanunen mühürsüz oy pusulası kullanıldığına dair tutulması
gereken tutanakları tutturmayarak, böylece delillerin yok edilmesine sebep
olmuştur.
Yüksek Seçim Kurulu
başından itibaren, hukuku çiğnemiş ve katletmiştir.
Anayasa,seçimlerin
yargı denetimi altında yapılacağına amirdir ama, anayasalar her soruna çözüm
getiren sihirli reçeteler değildirler. Dünyanın en güzel kurallarını da
koysanız, bu anayasaları uygulayacak insanlar aynen Yüksek Seçim Kurulu gibi
anayasayı ve kanunun amir hükmünü
çiğneyebilirler, hukuku katledebilirler ve böylece konan o güzel kuralların bir
hükmü kalmaz.
.