21 Nisan 2017 Cuma

HUKUKU KATLETTİNİZ.


Yüksek Seçim Kurulu CHP ve diğer vatandaşların referandumla ilgili yaptıkları itirazları reddetti.
İtirazların ağırlıklı bölümü, sandık kurulunun mührünü taşımayan oy pusulaları ve zarfların yasaya aykırı olarak geçerli sayılmasıydı.
298 Sayılı yassının 77. Maddesinin 4. fıkrasında “sandığın, birleşik oy pusulalarının ve zarflarının kurulca mühürlenmesini” Sandığın açılması ve zarfların sayımı başlıklı 98. Maddesinin 4. Fıkrasında “… üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan…..zarflar geçersiz sayılır” Geçerli Olmayan oy pusulaları başlıklı 101. Maddesinin 3 nolu bendinde “arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan” oy pusulalarının geçerli olmadığına amirdir.
Bu belirttiğimiz üç yasa maddesi de emredici hukuk kurallarıdır. Yani bunlar,uygulayıcılar tarafından  uyulmaları zorunlu olan hukuk kurallarıdır. Bunlara aykırı hareket edilemez.Uygulayıcıların bunları yorumlamak hakları da yoktur.
O nedenle Yüksek Seçim Kurulu’nun bakacağı tek şey zarfların ve oy pusulalarının yasada geçerlilik için belirtilen mühürleri taşıyıp taşımadıklarıdır.
Yasada belirtilen mühürler, oy pusulalarının veya zarfların üzerinde yok ise bu oy pusulalarını ve zarfları geçersiz saymak zorundadır.
Bunun dışında yorum yoluyla oyları ve zarfları geçerli saymak hakkı yoktur.
Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin 06.02. 2014 tarih ve 2013/3912 Sayılı Bireysel Başvuru Kararında, meslek odalarının seçimlerinde dahi mühürsüz oy pusulalarının geçersiz sayılacağına karar vermiştir.
Geçersiz sayılması gereken oy pusulalarını ve zarfları geçerli saymak, bu emredici hukuk kurallarını koyan yasama organının iradesinin üstüne çıkmak ve ayrıca da yasa hükümlerinin Anayasaya uygunluk denetimini yaparak Anayasa Mahkemesi’nin de yerine geçmek anlamına gelir ki buda Yüksek seçim Kurulu üyelerinin ne hakkıdır ve ne de haddi.
  298 Sayılı yasaya bu emredici hukuk kurallarının konuş nedeni seçimlerin dürüstlüğüne gölge düşürmemektir.
Yüksek Seçim Kurulu bu haksız ve hadsiz kararıyla 80 yıldır hiçbir seçim şaibesi  yaşanmayan ülkemizin seçim dürüstlüğüne  leke düşürmüştür.
  Sadece leke düşürmekle kalmamış devlet tarafından referandumu gözlemlemek için davet edilen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın, bütün batının “Golden Standard” Altın Ölçüt olarak kabul ettiği Gözlem Heyeti’nin Haziran  ayında çıkacak nihai raporunu beklemek  zorunda bırakmıştır. Zira Heyetin  ön raporu maalesef çok iç açıcı değildir. Raporda referandum sürecinde yapılan bir çok işlemin  Kopenhag Belgesine aykırı düştüğünü vurgulanmıştır.
Günümüzde hukuk ihlallerini eli silahlı kişi ve kurumlar değil hukuka aykırı kararlarıyla hâkimler yapıyorlar.
Oylama devam ederken önce, oy pusulalarına mühür basılmamış olmasını oyların geçersiz sayılmasını “oylamada sahte  oy pusulasını engellemek için” olduğuna 559 sayılı kararında yer verdikten 2 saat sonra, kendisiyle çelişen ve   kanunun amir hükmüne aykırı olarak verdiği karar sebebiyle, kanunen mühürsüz oy pusulası kullanıldığına dair tutulması gereken tutanakları tutturmayarak, böylece delillerin yok edilmesine sebep olmuştur.
Yüksek Seçim Kurulu başından itibaren, hukuku çiğnemiş ve katletmiştir.
Anayasa,seçimlerin yargı denetimi altında yapılacağına amirdir ama, anayasalar her soruna çözüm getiren sihirli reçeteler değildirler. Dünyanın en güzel kurallarını da koysanız, bu anayasaları uygulayacak insanlar aynen Yüksek Seçim Kurulu gibi anayasayı ve kanunun  amir hükmünü çiğneyebilirler, hukuku katledebilirler ve böylece konan o güzel kuralların bir hükmü kalmaz.














.