Benim bildiğim, siyasi arenada
"berabere kalmak" gibi bir durum yoktur.
Maç ya kazanılır, ya kaybedilir...
Örneğin, iktidar olmak iddiasıyla seçime
giren parti bu hedefe ulaşamamış ise, "maçı" kaybetmiş demektir.
16 Nisan referandumu da bunun gibi..
Tek adam olmak, yani diktatörleşmek
isteyen bir rakibi halka doğru anlatamayanlar aynaya bakıp kabahati kendilerinde
arayacaklar.
Baykal, Feyzioğlu MHP’Lİ muhalifler referandum
sürecinde hamasetten uzak, sadece anayasa değişiklik teklifindeki tehlikeleri işaret ettiler. Diğerleri
hamaset yapmayı siyaset yapmak zannettiler, o zamanda ancak bu kadar oldu.
Hele o 15 Temmuz kalkışmasını “kontrollü
darbe” olarak nitelemek bence yanlışların en büyüğü idi.
Bunu yaparak Tayyip Bey’in ekmeğine yağ
sürdünüz.
15 Temmuz kontrollü bir darbe idiyse o
zaman Yeni Kapı mitinginde ne işiniz
vardı? FETO çetesini devletin başına bela eden Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı
değil miydi?
Bunu o zaman hiç dile getirmeyeceksin, ama
şimdi kontrollü darbeden söz edeceksin.
Kimse kızıp, alınmasın o yüzde 48 oy Baykal,
Feyzioğlu ve MHP’li muhaliflerin çabalarıyla yakalanmıştır. Zira
onlar olayı halka doğru anlatmışlardır.
Ama bakıyorum ki, CHP yetkilileri sanki kendi
çabalarıyla zafer kazanılmış
havasındalar.
Oysa, amaç anayasa değişikliklerinin
reddedilmesini sağlamaktı. Bu hedef gerçekleştirilemediğine göre, ortada Cumhuriyet
Halk Partisi adına bir zafer değil, yenilmişlik durumu vardır.
Bunu gözden kaçırmak amacıyla, kampanya
döneminin eşitsiz koşullarda yürütüldüğünü, oylama günü yaşanan hukuksuzlukları
ve şaibeli durumları anlatıp duruyorlar. Bütün söyledikleri doğru.
Ancak, iktidarın kampanyayı sınırsız ve
kaynağı belirsiz paralarla ne şekilde yürüteceğini görmek için referandumu
beklemeleri mi gerekiyordu? Perşembe'nin geleceği Çarşamba'dan belli değil
miydi?
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ve 2015'deki
genel seçimlerde de aynı durum vardı. O zaman ve aradan geçen sürede caydırıcı
ve engelleyici tedbirler alamayanların şimdi şikâyete hakları olur mu?
Referandum günü yapılması muhtemel
hukuksuzları önceden görerek ona göre önlemler almak da CHP'nin görevi değil miydi?
Oy pusulaları arkasında veya zarflarda sandık kurulu mührünün var olup olmadığını
daha oylama başlamadan kontrol edip, yok ise bu eksikliği ikaz edip tamamlatmak,o
sandıklarda görevli CHP’li müşahitlerin
görevi değil miydi?
Tek adam olmayı hedefleyen bir zihniyetin,
her türlü sandık başı hukuksuzluğunu yapacağını öngöremediniz mi?
Cumhurbaşkanı ile çay toplamaya gitmeyi
içine sindiren bir YSK Başkanı’nın yansız davranamayacağını da mı
öngöremediniz?
İktidar sahiplerinin yaptığı baskı
yöntemlerini referandum sürecinde de devam ettirecekleri gerçeğini göremediniz
mi?
Yanlışlığı doğruluğu ayrıca tartışılacak
olan sine i millete dönme konusunu MYK da tartışıyorsunuz, bir genel başkan
yardımcısı bunu kamuoyuna açıkladıktan bir saat sonra hakkı ve haddi olmayan
bir grup başkan vekili partiyi kamuoyu
önünde küçük düşürdüğünü hiç düşünmeden tam aksi yönde bir açıklama yapıyor. Partinin
inanırlılığına gölge düşürüyor.
Şimdi de laf üretmeye devam ederek referandum
sürecindeki kendi yanlışlarınızın, eksikliklerinizin üstünü örtmeye çalışıyorsunuz.
Kamuoyu sizden vahim gidişi durduracak ve geri çevirecek etkili muhalefet
bekliyor.
Halk, referandumda yapılan oy hırsızlığına
tepki olarak, Anayasanın 34. Maddesinin kendilerine tanıdığı
“silahsız ve saldırısız toplantı ve
gösteri” yapma hakkını kullanarak oylarına
sahip çıkıyor, siz bunun içinde olmayacağınızı söyleyerek, o insanları oy hırsızlarına karşı yalnız bırakıyorsunuz.
Eleştirince kızıyorsunuz ama kızmayın, kızmayın da gereğini yapın.