Başından beri 16 Nisan da referanduma sunulacak Anayasa
taslağının Türkiye’de kaleme alınmadığı söyleniyordu. Artık bu gün gibi aşikâr
hale geldi.
Tayyip Erdoğan’ın bize özel dediği, Anayasa hukukçularının Başkacı rejim dedikleri, Başkanın/Cumhurbaşkanının tüm siyasi hayatı kendi tekeline aldığı rejim aslında Amerikalıların Türkiye’ye biçtikleri modelmiş.
Son günlerde sosyal medyada CİA görevlisi Paul Bernard
Henze 2006 yılında ABD Başkanı George W. Bush’a sunduğu ve bugüne kadar da
yalanlanmayan Türkiye hakkındaki raporunda “ Türkiye’nin bu şekliyle ABD Politikalarının yanında bulunacağından
emin bulunamayız… Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar…
Hükümeti ikna ettiğimizde meclis, meclisi ikna ettiğimizde ordu, orduyu ikna
ettiğimizde yargı karşımıza çıkıyor. Eğer ABD çıkarları, Türkiye’de federal
devlet kurulmasını gerektiriyorsa; mutlaka yargı, ordu, meclis ve hükümeti tek
elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir…
Bir kişiyi ikna
etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır… Eğer
o kişi ABD çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse o yapıyı yıkmak
ABD için sorun olmaz…” diye yazmış.
Demek ki Tayip bey’in “bize özel” dediği model, Henze’nin
bize uygun görüp Bush’a raporunda belirttiği tek adam modeliymiş.
Görmedikleri, dolaysıyla okumadıkları bir anayasa değişiklik
önerisine imza atan milletvekilleri bu rapor ortaya çıkınca acaba ne
düşündüler, yüzleri kızardı mı? “Torunlarımıza nasıl bir gelecek hazırlamaya
alet olmuşuz” diye hiç düşünmüşler midir?
Zannetmiyorum, okumadığı, görmediği bir şeyi imzalamayı
içine sindirebilen bir milletvekili, zamanın da bir soru karşısında “Ben değil, parti büyüklerim bilir” diyen
meczup takipçisinden daha mı iyi
düşünebiliyorlardır dersiniz.
Bir insan ister bir ilkokul kaçkını meczuba körü körüne
bağlı olsun, ister bir siyasi lidere, aralarında nitelik olarak zerrece fark
yoktur.
Getirilmek istenen sistem, toplumun bir insana, partili Cumhurbaşkanına itaat etmesini,
dışarıdan yönetilmesini sağlayacaktır.
Getirilmek istenen anayasal düzende kişinin hukuk güvenliği
ortadan kalkacağı gibi ülke federal bir yapıya dönüştürülerek ülkenin
bölünmesinin önü, Amerikalıların istediği gibi açılacaktır.
Önümüze konulan anayasa taslağı Türkiye’nin bölünmesinin
kendi ulusal çıkarlarına uygun olduğunu iddia eden Amerikalıların kendi
çıkarlarını hayata geçirebilmek için yapılması gerekenleri yansıtmaktadır.
Onlar, milyonlarca
insanın kanı ve gözyaşı pahasına kendi
ülkelerinin menfaatlerini kovalamaktadırlar.
Orta doğu coğrafyasının altı petrol ve doğalgaz zenginidir.
Bu nedenle emperyalistler bu bölgede egemenlik sağlayarak bu zenginlikten en
büyük payı elde etmek istemektedirler.
Irak, Suriye ve Türkiye’nin bölünmesi ve bu bölgede kukla
bir devlet kurdurmak Amerika’nın bu petrol ve doğalgaza egemen olmak isteğinin
bir sonucudur.
Bize düşen ise bu oyunu görüp bu oyuna gelmemektedir.
Ülkelerin ne ezeli dostları ve ne de ebedi düşmanları vardır, ülkelerin
menfaatleri vardır. Ülkeleri yönetenler kendi vatandaşlarının mutluluğu için
ellerinden geleni yaparlar. Bu onların görevidir de.
Ama biz Amerika böyle istiyor diye kendi elimizle bu ülkeyi
Amerika’nın çıkarlarına hizmet etmek için, yürütme, yasama ve yargı gücünü bir
adamın eline vererek bölünmeye götürmemeliyiz. “Amerika ne derse o” dememek için
referandum da HAYIR demeliyiz.
Ama eğer referandumdan “evet” çıkarsa, Tayyip Erdoğan
partisinin dolayısıyla kendisinin siyasal gücü sayesinde istediği zaman ayrıca
parlamentoyu da kullanabilecektir.