AKP Bursa Milletvekili İsmail Aydın TBMM’de yaptığı konuşmada Anayasa’nın ilk 4
maddesinin değişebileceğini söyledi.
Bu beyan Cumhuriyete ve Cumhuriyetin temel
değerlerine duyulan düşmanlığın dışa vurumudur.Parti yetkililerinin bilgisi
dışında yapılmış olması da mümkün değildir.
İlk 4. Madde Cumhuriyetimizin temel
değerlerini tanımlamaktır. Bu maddeleri değiştirebiliriz demek, Cumhuriyeti
yıkacağız demektir.
Kuvvete başvurma veya keyfilik sadece bir
azınlığın zora baş vurarak ihtilalle devlet gücünü ele geçirmesi halinde değil,
aynı zamanda meşru yollarla iktidara gelen, yasama ve yürütme kuvvetinin açık
yahut gizli bir darbesi ve hukuka aykırı kanunların yardımı ile bir diktatör
haline dönüşmesi durumunda da söz konusu olabilir.
19 Mayıs 1919 dan başlayarak, yerel
kongreler, ulusal kongreler süreci sonunda
1923 te millet egemenliğini Osmanlı sarayından alıp TBMM’ne getirmişken,
bugün yapılmak istenen anayasa değişikliği ile millet egemenliği gasp edilerek
Beştepeye götürülmek isteniyor. Böylelikle
Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde bir kuvvet yaratılıyor.
Nitekim, yapılmak istenen değişiklikle
kuvvetler birliği sağlanarak, yasama, yürütme ve yargı tek elde toplanmak
isteniyor.
Başbakan Binali Bey, ya bilgisizliğinden ya
da kötü niyetinden “Meclis egemenliğini yıkıp halkın egemenliğini kuruyoruz,
doğrudan demokrasi kuruyoruz” demektedir.
Doğrudan demokrasi, Roma Şehir Devletlerinde
görülen, halkın meydanlarda toplanarak kararlar aldığı dönemlerde var olan bir
sistemdir.
Gelişmiş demokrasilerde millet egemenliğinin
belirdiği yer parlamentolardır.
Meclisteki bir grubun, egemenlik hakkını
TBMM’den alıp Beştepeye götürmek hakkı yoktur.
AKP iktidarı adım adım Cumhuriyetin temel
değerlerini yıkmak için yeni düzenlemeler getirmektedir.
Önce adım adım yargı bağımsızlığının içi
boşaltılmış, bağımsız yargının iki ayağı, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay
çözüldükten sonra şimdi de adli yargının
bağımsızlığı tamamıyla ortadan kaldırılıyor.
AKP Milletvekilinin Anayasa’nın ilk 4
maddesi de değiştirilebilinir derken asıl hedefi, söyleyemediği, ortadan
kaldırmayı hedefledikleri şey, yargı bağımsızlığını da ortadan kaldırdıktan
sonra, laikliktir.
Laiklik ilkesinin bugün etrafını kuşatan tehlike karşısında
endişeye kapılmamak mümkün değildir.
Olağanüstü hal dönemlerinde ve hatta olağan
dönemlerde bile, aynı zamanda çoğunluk partisinin genel başkanı da olacak
Cumhurbaşkanı kararnameler yayınlayarak,
anayasadaki laiklik kelimesine dokunulmadan, laik devlet ve laik toplum
düzenini zedeleyecek düzenlemeler yapılabilecektir.
Hatırlardadır, Cumhurbaşkanı, başbakanlığı
döneminde yargıdaki bir konu hakkında , “ Ulemaya
sordunuz mu?” diyebilmiştir.
Bu
görüş ve inançta olan bir insana hiçbir denetime tabi olmadan kararnameler
çıkartma yetkisi verirseniz, anayasadaki laiklik ilkesine hiç dokunmadan,
çıkarılacak Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle laiklik ilkesinin içi
boşaltılarak, kavramın bütün anlam ve değeri yok edilebilecektir.
Yasama, yürütme ve yargı Beştepeye bağlandıktan
sonra, laiklik sözü sadece kulağa hoş gelir. Fiilen anayasa’da yazmasının da
hiçbir anlamı kalmayacaktır. Anayasa da ne yazarsa yazsın kararnamelerle bu
laiklik ilkesinin içi boşaltılacaktır.
Laiklik ilkesi büyük tehlike altındadır.
Bugün yapılmak istenen anayasa
değişiklikleri hayata geçirilirse, artık anayasanın üstünlüğünden değil, sadece
Beştepe’nin üstünlüğünden söz edilebilecektir.
AKP iktidarının temel hedefi, bir grup MHP’linin yardımıyla gerçekleştirmeye
çalıştığı, Anayasa değişikliği ile kurucu felsefeyi ifade eden ilk dört maddeyi
kararnameler yoluyla değiştirmek hatta tamamen ortadan kaldırmaktır.
Çanlar laik Cumhuriyet için çalıyor.