AKP tarafından rafa kaldırılan Anayasa
değişikliğinin gündeme geliş tarihi meclisten geçiş süreci dikkate alındığında
başkanlık sisteminden çok daha önemlisi, cumhurbaşkanlarının ve bakanlarının
yargılanmasının imkansız hale getirilmesinin sağlandığı artık gün gibi ortada.
30 Kasım 2016 tarihinde Hakim önüne
çıkarılan Rıza Sarraf’ın ilk jürili duruşması 23 Ocak’tan 16 Ekim
2017 tarihine ertelendi.
Bu AKP için bulunmaz bir fırsattı,
getirilecek bir anayasa değişiklik teklifiyle Cumhurbaşkanlarının hayat boyu
yargılanmaları imkansıza yakın hale getirilebilinirdi.
Amerikan Mahkemelerine, Amerikan
yönetimlerin baskı yapması, yön vermesi mümkün değildir.
Böyle olmadığı içinde orada baskı ile
Türkiye’deki bağlantılarını gizlemek olası değildir.
Buradaki tepkilere bakınca birilerinin Rıza
Sarraf’ın ötmesinden korktukları izlenimini alıyorum..
Örneğin Adalet Bakanı’nın son ABD ziyareti
her ne kadar Fethullah Gülenin iadesiyle ilgili olduğu söylense de, asıl konun
Rıza Sarraf olduğu dedikoduları da vardı.
Amerika’da olayı soruşturan savcıların
Türkiye’ye gelerek bazı kişilerle görüştüğü biliniyor.
Bu şahısların neler söyledikleri henüz
bilinmiyor.
Bunların neler söyledikleri büyük ihtimalle
jürili yargılama sırasında ortaya çıkacaktı.
O nedenle Cumhurbaşkanı ve Bakanların
yargılanmalarını imkansız hale getirmek gerekiyordu.
Durup dururken, gündemden düşmüşken Devlet
Bahçeli’nin bu anayasa değişikliğini bir anda gündeme getirmesi, hangi
pazarlıkların sonucunda olmuştur, şu anda bunu bilmek mümkün değildir.
Gerçeklerin, er veya geç gün ışığına çıkması
gibi kötü ! bir özellikleri vardır, elbette bu pazarlıkların perde
arkası da bir gün aydınlığa
kavuşacaktır.
Herkesin gözünde kaçırdığı Rıza sarraf’ın
konuşma ihtimalidir. Ya da Savcının elde ettiği Türkiye’deki bazı üst düzey
yöneticilerle ilgili bilgileri duruşma esnasında kamuyla paylaşması
ihtimalidir.
ABD de bizde olduğu gibi yürütmenin yargıya
müdahalesi söz konusu olamayacağı için savcı Preet Bahara elde ettiği bilgileri
elbette duruşma sırasında mahkemeyle paylaşacak. Paylaştığı zamanda bir çok
kişi ve kurumun kimlikleri ortaya dökülecek, bu bir çok insanı ve kurumu zor
durumda bırakacaktır.
Bu kişilerden bazıları sırf kendilerini
kurtarmak için konuşmaya müsaittir. Nitekim 17-25 Aralık’da adı geçen
Bakanlardan biri ben ne yaptımsa Başbakanın bilgisi dahilinde yaptım dememiş
miydi?
Bu tür konuşacak insanların sayısı artabilir
endişesiyle bu Anayasa değişikliğine gidildiği inancındayım.
Tayyip Erdoğan şu anda AKP’nin hukuken Genel
Başkanı değilse de fiilen hem genel başkanı ve hem de fiilen ülkeyi tek başına
yöneten kişidir.
Onun için bu anayasa değişikliğinin tek bir
nedeni vardır,o da muhtemel bir yargılanmayı imkansız hale getirmektir.
Başbakan’ın ne bir kişiliği vardır ve ne de
bir fiili yetkisi. Yurt içinde seyahate çıkarken bile Tayyip Erdoğan’dan izin
aldığını düşünüyorum.
Anayasa değişikliği referandumdan geçerse o
da kendini güvencede hissedeceği ve görevi de biteceği için de yetkisiz bir
kişi konumundan kurtulacağı için bu Anayasa değişikliğini savunmaktadır.
Bütün korku Rıza Sarraf’ın mahkeme’de konuşmasıdır. Kendisini kurtarmak
içinde konuşmaması içinde bir neden
yoktur.
Butür insanlar sıkıştıkları anda,
kendilerini kurtarmak için her şeyi
yaparlar.
Bu anayasa değişiklik isteğinin altında
yatan gerçek niyet , fiilen var olan bir durumun hukukileştirilmesi falan değildir, kimse aklımızla alay etmesin,
bu anayasa değişikliğinin sebebi, herhangi bir nedenle teslim alınmış Devlet
Bahçeli’yi kullanarak anayasa değişikliğini hayata geçirebilmektir.
Bu değişiklik referandumdan geçmez ise asıl
cümbüş o zaman kopacaktır.