Geçtiğimiz Perşembe
günü Alman Parlamentosu Bundestag’da
oylanan ve aylar önceden tezgaha konulan
Ermeni tasarısı hakkında “Dünya Lideri” Tayyip Erdoğan ve AKP
hükümetinin zamanında ve etkili tepki vermediği saptamaları yapılıyor; ancak
bunun nedenleri üzerinde durulmuyor.
Recep Tayyip Erdoğan
ve AKP’nin çekirdek kadroları, 2001’de dünyayı ve Türk halkını aldatarak “ milli görüş gömleğini çıkarttık” dediler.
Bu söz, “acaba mı”
bile denmeden doğru kabul edildi. Eskinin nesini bıraktıklarını kimse
kendilerine sormadığı gibi, onlarda bir öz eleştiri bile yapmak ihtiyacını
duymadılar.
Oysa,
çocukluklarından itibaren batıya ve batının temsil ettiği bütün değerlere
karşıtlıkla yetiştirilen Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin çekirdek kadrolarının
batılı çağdaş değerlerle bağdaştırılmalarının mümkün olmadığı daha baştan belli
idi.
Nitekim, zaman
ilerledikçe ve iktidardaki yerlerini sağlamlaştırdıkça özlerine döndüler.
Şimdi yaptıkları ise,
batıyı Türk düşmanı gibi göstermek, batının değerleri ile halkımızın değerleri
arasında derin çelişkiler olduğu gibi bir kanaat yerleştirmek ve Türkiye’yi
Orta Doğu’ya -daha geniş olarak da- “İslam Dünyası”na yöneltmek.
Bundestag’da Sözde
Ermeni Soykırım tasarısının kabulü gibi olaylar, Tayyip Erdoğan ve şürekasının
Türkiye’yi dönüştürme projesinin değirmenine su taşıyor, diğer bir deyişle
ekmeğine yağ sürüyor.
Aylar evvelden
geldiği görünen bu olaya tepkisiz kalınmasını en önemli sebebi budur.
Maalesef
önyargılarının esiri olan dar görüşlü batılı politikacılar bu gidişe çanak
tutuyorlar. Bu yanlışı yaparlarken de, Avrupa’nın eşiğinde bir Orta Doğu ülkesi
yaratmanın vahim stratejik hata olacağının farkında değiller.
Ülkemizde hükümet
dışı çevrelerin bu gidiş karşısındaki sessizliği de çok dikkat çekici.
Üniversiteler, sendikalar,sivil toplum, medya ve iş çevrelerinin
tepkisizliğinin sebebi belli. Bir kısmı sindirilmiş, bir kısmı da zaten teslim
olmuş.
Kala kala ortada bir
tek muhalefet kalıyor. Onlar ne yapıyor, onlar da yasak savıyor.
Kılıçdaroğlu Mayıs
ayı başlarında Berlin’e yaptığı ziyarette SPD ve Yeşiller yöneticileri ile
temaslar yapmıştı.
Türkiye’ye
döndüğünde, Berlin’deki temasları sırasında Bundestag’daki oylanacak/oylanan
“Sözde Ermeni Soykırım” tasarısını gündeme getirip getirmediği, getirdi ise,
muhataplarından ne yanıt aldığı gibi sorularla karşılaşmış, ancak bu sorulara
cevap vermemişti.
Daha sonra 114 Eski
CHP Milletvekilinin Alman Parlamenterlere mektup yazmasından sonra,
Kılıçdaroğlu’da 27 Mayıs tarihinde Alman Siyasi Parti liderlerine, baştan savma, Türkiye’nin tezlerinin
haklılığını vurgulamaktan tümüyle yoksun, Ermenistan’ın reddettiği “Ortak tarih Komisyonu”na sadece temas eden
ve tam da Alman Parlamentosu’ndaki olayla uyuşan ders niteliğindeki,
Doğuperinçek-İsviçre davasındaki AİHM kararına hiç temas etmeyen, mektup
gönderdi.
Mektupta bu eksikliklerin yanında bir Genel Başkan’nın
imzasını taşıyan mektupta olmaması gereken maddi hata da vardı.
Recep Tayyip
Erdoğan’ın Başbakan iken, Deniz Baykal’ın da onayını alarak, Ermenistan’a
gönderdiği mektupla yaptığı “Ortak Tarih Komisyonu” önerisinin tarihi 15 Nisan
2005 olması gerekirken, 10 Nisan 2015 olarak yazılmış.
Yani tepki tam bir
dostlar alışverişte görsün mantığı.
İktidarı da, muhalefeti
de farklı gerekçelerle de olsa olayı geçiştiriyorlar ama olan çağdaş Türkiye’ye
oluyor.