AKP iktidarı
sayesinde neyi tutarsanız elinizde kalıyor.Dış politika da iç politikanın
aynası olduğundan dış politikada aynı durumda.
Dinci/mezhepçi,
gerçekçi olmaktan uzak yeni Osmanlıcı politikalar, ABD,Avrupa Birliği, Rusya,
Mısır,İsrail ve İran ile bozulan ilişkiler, Suriye’de, Libya’da ve Irak’ da
Türkiye’nin hareket alanını daraltı, daraltmaktan öte masanın dışında bıraktı.
Bu sorunların
hiçbirinde Türkiye artık ciddi bir aktör değil.
Dış güçler,
yolsuzluğa batmış ve uluslararası suç işlemiş siyasi sorumlular ve onların
bürokratları yüzünden Türk dış politikasını rehin aldılar.
Türkiye, çıkarlarının
zorunlu kıldığı bağımsız karar alma yeteneğini tümüyle yitirdi.
Alman Parlamentosu,
Bundestang’ın soykırımı tanıyan kararı
üzerinden sekiz, dokuz gün geçti, acz içindeki hükümet henüz parmağını
kıpırdatamadı. Büyük devlet üslubuyla değil, ilkel bir aşiret devletinin
kullanacağı, kanı bozuk,sütü bozuk,alman
gavuru, delikanlı ol ciğerimi ye gibi söylemlerle, sadece içeride belli bir
çevrenin gazını almaya yönelik bir yol seçildi.
Bir büyük devlete
yakışan, böyle hamasi söylemlerde bulunmak değil, daha bu teklif komisyonda bekletilirken,
hukuki gerekçeleri ortaya konarak müdahale edilmesiydi ama iktidar sahipleri
ilkel bir aşiret devleti mantığı ile hareket ettiklerinden bunu akıl
edemediler.
ABD, Suriye’de terör
örgütü PYD ile birlikte hükümetin “kırmızı
çizgilerini” siliyor, laf dışında bir tepki verilemiyor.
Suriye’den ülkemize
füze yağıyor, Rusya’nın-üstelik uluslar
arası hukuka aykırı olan- tehdidi nedeniyle, uçaklarımızı kendimizi
savunmak için dahi Suriye’ye sokamıyoruz.
Komşumuz Suriye bizim
dışımızdaki devletler tarafından şekillendiriliyor, elimiz kolumuz bağlı bunu
seyrediyoruz.
Bir haftada Şam’a
gidip, Alaeddin Camii’nde “namaz kılmak” lafını, yalayıp yuttuk ve
de unuttuk.
İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs ve Yunanistan,
Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı ekonomik, siyasi dayanışma içine giriyorlar,
çevrede bir tane dostumuz kalmadığı için hükümet kıpırdayamıyor bile.
Yunanistan Ege’yi
tümüyle ele geçirecek adımlar atıyor, her yerde “delikanlı” ağzı kullanan muhteremin başındaki siyasi yapı
kımıldayamıyor bile.
Bunlar batılı ülkeler
tarafından rehin alınmış dış politikadan örnekler, bir de bunların dışında
Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin rehin aldıkları dış politikamızı
istedikleri yönde hareketlendirmeleri var.
İslam coğrafyasında
başkaca örneği bulunmayan Atatürk’ün
laik cumhuriyeti, özellikle Suudi Arabistan için can düşmanıdır. O
Cumhuriyeti geçmişte yıkmak için örtülü örtüsüz çabalar etkili olamadı.
Bilindiği üzere bir zamanlar yurt dışında görevli bazı din adamlarının maaşları
Rabıta Örgütü tarafından ödenmişti.
Şimdi bu laik
Cumhuriyeti yıkma hedefine AKP iktidarı üstünden ulaşma şansını kullanıyor, bu
fırsatı da elinden kaçırmak istemiyor.
O nedenle oralara
akıtılan paralar Türk ekonomisinin tıkanmasını engelliyor, “sadaka ekonomisini” besliyor. Örnek mi istiyorsunuz, işte TÜRGEV’e
gönderilen 100 milyon dolar.
Böylece dış
politikada bağımlı hale gelen hükümet, Suriye’de, Irak’da, İran ile ilişkilerde
Suudi/Katar paralelinde hareket ediyor.
Suudi Arabistan, radikal din anlayışı nedeniyle soğuk karşılandığı bazı bölge
ve ülkelere Türkiye üzerinden nüfuz edebiliyor. Daha açık bir söylemle Atatürk
Cumhuriyeti, Balkanlar’da ve bazı Afrika ülkelerinde Suudi Arabistan ve
Katar’ın taşeronluğunu yapıyor.
Dış politikamızı en kısa zamanda rehinden
kurtaramadığımız takdirde, Türkiye’yi çok sıkıntılı bir gelecek bekliyor.