Geçtiğimiz günlerde
Habertürk televizyonunda bir canlı yayın programına katılan İnternethaber
sitesinin yazarı Süleyman Özışık,
İnternethaber.com’da grup başkanlığı görevini yürütürken, Deniz Baykal’ı Genel
Başkanlık koltuğundan eden bu hukuk ve ahlak dışı elde edilmiş kasetin önce
yayınlanmak üzere kendisine getirildiğini ve fakat yayınlamadığını anlattı.
Özışık, kendisine bu
kaseti yayınlanmak üzere getiren Cemaat üyesinin , bu hukuk ve ahlak dışı kaseti
kendisine verenlerin iki CHP’li milletvekili olduğunu söylediğini, belirtti.
Habertürk’teki programdan sonra bize ulaşan haberlere göre
de, bu iki CHP’linin operasyonun yapıldığı dönemde milletvekili olmadıkları,
sonradan milletvekili yapıldıkları, hatta birinin de bir dönem
önemli görev üstlendiği yönündeydi.
Bu işin hukuki boyutu
Cumhuriyet Savcısını işi. Ama bu işin birde siyasi ahlak boyutu var ki, o bütün
CHP’lilerin işi.
Öncelikle
aydınlatılması gereken nokta bu iki, şeref, haysiyet, namus yoksunu kişilerin
kim olduğudur.
Herkesin hem fikir
olduğu nokta, siyasi iktidarın, talimatı, onayı ve kararı olmadan böyle bir
işin yapılamayacağıdır.
O zaman bu kaseti
yayınlanmak üzere internet sitelerine götüren ve şimdi CHP milletvekilleri olan
bu kişiler nasıl bu kasete ulaşmışlardır. Komployu düzenleyenlerle nasıl bir
ilişkileri vardır.
Acaba Baykal kasetini
servis eden CHP’lilerle, Tayyip Beyin, Baykal kasetini seyrederken çekilmiş
kasetini, Kılıçdaroğlu’na getirenler aynı kişiler mi?
Kılıçdaroğlu,
kendisine Tayyip Bey’in kasetini getirenlerin kim olduğunu açıklamak
zorundadır. Açıklamalıdır ki, bu insanların kimin ya da hangi örgütün maşası olduğu, Baykal kasetinin
elde edilmesiyle ilişkili olup olmadıkları ortaya çıksın.
Ne Türk siyasi hayatı
ne de Cumhuriyet Halk Partisi bu pisliğin içinde yaşayamaz. Bunun bir an önce
aydınlanması lazım.
Türkiye’nin ve
Cumhuriyet Halk Partisinin bağırsaklarının temizlenmesi gerekiyor.
Süleyman Özışık,
canlı yayında kaseti kendisine getiren kişinin “cemaatçi” olduğunu söylemişti.
Bütün bunlar,
Kılıçdaroğlu’nun geçmişte cemaati koruyan açıklamaları, bir grup CHP
Milletvekili’nin cemaate karşı yapılan operasyonlarda büyük bir mücadele
azmiyle FETO’cuları korumaya almaları da manidar.
Hele çok yakın
geçmişte de Ergenekon, balyoz ve benzeri davalarda insanlar zindanlarda
çürürken, ölüme tahliye edilirken, dayanamayıp intihar ederken, yazılarıyla,
katıldıkları televizyon programlarında bu insanların üstünde tepinen, Ergenekon
ve Balyoz yalanlarının ortakları ile kahvaltı etmesi, Kılıçdaroğlu’nun, başından beri komplonun
içinde kimlerin olduğunu bildiği şüphesini, hatta inancını yaratıyor.
Kılıçdaroğlu, Tayyip
Erdoğan kasetini kendisine getirenleri tanıyor, sakın ola ki yüzlerini
görmedim, yüzlerinde kar maskesi vardı gibi çocuksu, insan aklıyla alay
edercesine açıklama yapmasın.
Anlaşılıyor ki,
bugüne kadar bu isimleri açıklamadığına göre, bundan sonra da açıklayamayacak,
o zaman bunları ortaya çıkartmak CHP’lilerin görevidir.
Çünkü Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanlık koltuğu çok temiz ve önemlidir.
Bu partinin
geçmişinde o makama giden yol hep tertemizdi, elbette mücadele, hatta kıran
kırana yarış oldu, ama kirlenme, şaibe hiç olmamıştı.
Şimdi maalesef kendisi
de suçun faillerini bilmesine rağmen bunları saklıyor durumundadır, o makamda bu şartlarla oturulamaz.