Bir siyasetçi beş altı yılda nasıl bu kadar
irtifa kaybeder, yaldızları dökülür anlaşılır gibi değil.
İrtifa kaybeden, yaldızları dökülen
siyasetçi Kılıçdaroğlu’dur.
Büyük umutlarla CHP’nin başına geçti ama
maalesef onu taşıyamadı.
Genel kanı artık bu işin, yani CHP’nin, bir
proje olan Kılıçdaroğlu ile
gidemeyeceğidir.
Hele Davutoğlu ile Perşembe günkü toplantı
sonrası yaptığı açıklama tam içler
acısıydı. Halkı nasıl kandırdığını anlattı, aslında bu anlatımıyla kendisinin,
daha doğrusu CHP’nin AKP tarafından nasıl kandırıldığının üstünü örtmeye
çalıştı.
Şimdi CHP’nin içine dönüp, kendisini restore
etmesi gerekmektedir.
Bu restorasyon dönemimde en büyük yanlış
geçmişi unutalım, geleceğe bakalım demekle olur.
CHP önce “Kılıçdaroğlu projesini”, parti
içinden ve dışından arkasındaki aktörleriyle birlikte açığa çıkartmak
zorundadır. Bu ileride bir daha böyle olayların yaşanmaması için şarttır.
Kılıçdaroğlu ve ekibinin bu kaset
operasyonunun arkasındaki aktörlerin, zülfü yare dokunabileceği için ortaya
çıkartılmasını istemedikleri, bu olayın hiç üstüne gitmemelerinden
anlaşılmaktadır.
Hatırlanacağı üzere birileri Baykal’ın
görüntülerini, Tayyip Erdoğan’ın seyrederken çekilmiş kasetini Kılıçdaroğlu’na
getirmişdi.
Kimdi bunlar? Kılıçdaroğlu bunları kamuoyu
ile en azından savcılığa paylaşmak zorundadır.
Kılıçdaroğlu ayrıca ABD Büyükelçisi ile 23
Ekim 2013 tarihinde parti yönetiminden
de habersiz olarak Ankara
Sheraton otelinde yaptığı gizli görüşmede ne konuşulduğunu da
açıklamak zorundadır.
Kılıçdaroğlu için açıklanması zorunlu olan
bir başka konu da, Cumhurbaşkanı adayı
olarak Ekmelettin İhsanoğlu’nu kendisine kimin ya da kimlerin dayattığıdır.
Hatırlanacağı üzere kişinin Cumhurbaşkanlığı
adaylığını yetkili kurulların yetkilerini gasp
ederek belirlemişti.
CHP’lilerin bunları öğrenmeleri
gerekmektedir. Bu CHP’liler için bir haktır. Zira yeni yol haritasını buna göre
çizeceklerdir.
Bunları aydınlatmanın yolu öncelikle
Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlıktan uzaklaştırılmasıyla olur.
Kılıçdaroğlu ile partide öyle bir çürüme
başladı ki; Kılıçdaroğlu’nun yüzüne hiçbir şey söyleyemeyen bazı eski ve
şimdiki milletvekilleri, kapı kapı
dolaşıp Genel Başkanlık için nabız yokluyorlar.
Asıl çirkin ve siyasi etiğe uymayan budur.
Bir siyasetçi çıkar, Kılıçdaroğlu’nun neyini
beğenip beğenmediğini, açıkça söyler.
Bu kapı kapı dolaşıp nabız yoklayan eylemli
ve eylemsiz milletvekillerinin Ekmelettin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı
adaylığına karşı çıktıklarını hiç duydunuz mu?
Duymadınız ama, bunlar kapalı kapılar arkasında
Kılıçdaroğlu’nu bu konuda acımasızca eleştiriyorlardı.
Açıkça yapamıyorlardı, zira vekillik
bekliyorlardı.
Onun için bu tür adamların hiç birinden ne
CHP’ye ve ne de ülkeye bir fayda gelir.
Bir zamanlar Baykal’a karşı imza toplayıp
sonradan da dönüp Baykal’a biat edip, her yerde vıcık vıcık zavallılık kokan, “Ben her sabah kalkınca bugün genel
başkanım için ne yapabilirim diye” düşündüğünü söyleyerek espiri yaptığını
zanneden omurgasızlardan da bir şey
olmaz.
CHP’nin kurtuluşu, siyasal ve kültürel derinliği olan genç bir ekibe liderlik yapacak
bir ağabeyle olur.
İleride bu genç kadrodan birisi muhakkak öne
fırlayacaktır.
Deneyimli ağabey siyaseti bırakırken CHP’de
en az üç dört tane Genel Başkanlık yapabilecek aday yaratmalıdır.
CHP’de zamanında bu yapılsaydı, kaset
operasyonuna, onca parlatmalara rağmen
CHP Genel Başkanlığı Kılıçdaroğlu’na kalır mıydı?
Elbette kalmazdı.
O zaman CHP tabanı, Deniz Baykal’ı, böyle bir ekibin başında partiyi yeniden
yörüngesine oturtmak için harekete geçmeye zorlamalıdır.
Yoksa koskoca Cumhuriyet Halk Partisi’ne,
Atatürk’ün partisine, devletten evvel var olan ve devleti kuran partiye yazık
olacaktır.
O
kadar yazık olacaktır ki, HDP’lilerle beraber APO posterleri altında
miting yapan, 10 Aralık hareketi içindeyken “CHP kapatılsın vakıf olsun”
diyenlerin elinde yok olacaktır.
HAYDİ
BAYKAL, KURACAĞIN GENÇ BİR EKİPLE, GEÇMİŞİN BEKÇİLİĞİNİ YAPMAK İÇİN DEĞİL,
GELECEĞİN ÖNCÜLÜĞÜNÜ YAPMAK İÇİN GÖREV
BAŞINA.