Tayyip Erdoğan hoşuna gitmeyen bir şeyi
yazan, söyleyen herkesi“haddini bil” diye uyarıyor.
Kızmaya görsün sen kimsin “haddini bil”i
yapıştırıyor.
Kimlere demedi ki, Ana muhalefet partisi
genel başkanına söyledi, HDP’nin genel başkanıda, TÜSİAD Başkanına ve şimdi de hızını alamayıp New York Times’a
söyledi.
Bizde gelenek Cumhurbaşkanları argo
kullanmazlar. “Ya” “Yahu” gibi söylemlerde bulunmazlar.
Tayyip Bey kendisini hiçbir hukuk ve nezaket
kuralı ile bağlı saymadığı gibi devlet gelenekleri de onun için bir anlam ifade
etmiyor.
Demokrasilerde herkesin eleştirilebileceğini
ve de özellikle siyasetçilerin en sert şekilde eleştirilebileceğini birilerinin
Tayyip Erdoğan’a anlatması lazım.
New York Times’a mahalle vari bir üslupla “Ya sen bir gazetesin haddini bileceksin.
Sen bir defa bunu yazmakla böyle bir haberi yapmakla kendi özgürlük alanının
dışına çıkmakla Türkiye’ye müdahale ediyorsun” diyerek saldırmış.
Bak Tayyip bey, eğer New York Times, sana
veya çevrendeki hukuk dehalarına göre özgürlük alanının dışına çıkmışsa, basın
özgürlüğünü çiğnemişse, ekonomik bir sıkıntında olmadığına göre hemen Amerika’da bir dava açarsın.
Hatta hatta bu gazete Türkiye’de de
satılıyorsa burada da dava açabilirsin.
Ama ben sizin yerinizde olsam Amerika’da açarım bu davayı,
New York Times’a haddini bildirir, Amerikalı siyasetçilere de ders verirdim.
Siz hoşlanmadığınızı bir şey söyleyene kaba bir
üslupla saldırıyorsunuz.
TÜSİAD’ın yeni başkanı hanımefendi bir
açıklama yapmış, hemen saldırdınız “Bunlar
haddini bilmiyor, çünkü bunlarda insaf yok. Sermayeleri bu dönemde 5’e
katlandı. Onun şımarıklığı içinde bunu yapıyorlar” buyurmuşsunuz.
Sermayeleri beşe katlanmış mı katlanmamış mı
onu bilmek bizim açımızdan mümkün değil, velev ki de katlandı, eğer
işlemlerinde hukuka aykırılık yoksa size ne.
Dünün çoluk çocuğu, babaları olmasa sokak da
zor simit satacak adamların gemicikleri, trilyonluk vakıfları oluyor da bir
şirketin sermayesini beşe katlaması sizi niye rahatsız ediyor, ne var bunda.
Daha Başbakanlığınız sırasında, Cumhurbaşkanlığı
seçim sürecinde Kılıçdaroğlu’nun adaylıkla ilgili sözleri üstüne partinizin
grup toplantısında, Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken “Siyasi parti liderlerinin Cumhurbaşkanı adayı olmasını istemiyormuş.
Sen nasıl siyasetçisin ya. Önce sen kimsin ya. Önce haddini bil. Siyaseti inkar
eden siyasetçi olabilir mi” demiştiniz.
Vah Türkiye’m vah. Bir siyasetçinin suç
teşkil etmeyen, düşünce açıklamasına bile tahammülü olamayan bir siyasetçi. Ben de Kılıçdaroğlu’nun
gösterdiği adaya hep karşı oldum ama, Kılıçdaroğlu’nun
bu söylediğinin neresinde siyaseti inkar var.
Bir başka gün HDP Genel Başkanı Demirtaş’ın
söylediğine kızdınız, “Birileri çıkmış
ne diyor:’Artık sen tek adamsın, yanın da kimse yok’ Ya bunlar çok zavallı. Ya
ben cumhurun başkanıyım. Ben bu milletin başkanıyım. Büyüklerimizin güzel bir
lafı var, çok güzel bir laf ‘kendini bil, haddini bil, neslini bil’ Ama
bunlarda hiç birisi yok”
Üslup şahane, “Ya”,”Neslini bil” …
Hasbelkader geldiğiniz makamın bir konuşma
üslubu, zarafeti vardır.Siz bunlardan hiç nasibinizi almamışsınız.
Çevrenizde kimler var bilemem, ama
birilerinin size önce demokrasi, basın özgürlüğü, devlet geleneği, devlet
adamlığı duruşu hakkında bir şeyler anlatması lazım.
Her geçen gün, güç kaybettiğinizi anladıkça
daha da hırçınlaşıyor ve üslubunuzu bozuyorsunuz.
Eski Başbakanlar, eski Cumhurbaşkanları
korkacakları bir şey yoksa şerefleriyle yaşarlar.
Aslında bakarsanız, siyasi parti genel
başkanlığından gelip Cumhurbaşkanlığı makamına oturan, ne rahmetli Turgut Özal
ve ne de Süleyman Demirel böyle bir üslup kullanmadılar, davranış
sergilemediler.
Yazımın başında, New York Times’ı Amerika’da
dava et, dememin sebebi, oradaki hakimin birinin size basın özgürlüğü dersi
verebileceğini düşündüğüm içindi.
Siz bu ülkede Başbakan ve Cumhurbaşkanı oluncaya kadar,
devlettin üst katmanlarında bir zarafet hakimdi. Bu nedenle siz “kes
ulan” diye konuşan HDP milletvekilini eleştiremezsiniz. Bu üslubu siz
getirdiniz Türk siyasetine.