Sabah Gazeteleri elinize aldığınızda
hayretler içinde kalmamak mümkün değil.
Lider yalakalığı, (Padişah Dalkavukluğu),
nabza göre şerbet vermek artık vakıayı adiyesi haline geldi.
TBMM kürsüsünde, Meclis dışından bakan
olarak atandığı gün “Büyük Türk Milleti
Önünde”, “Anayasaya sadakatten ayrılmayacağına” yemin eden içişler Bakanı Efkan
Ala, Mevcut Anayasanın darbe anayasası
olduğunu, kötü bir anayasa olduğunu, derhal değişmesi gerektiğini, milletin
iradesini gasp ettiğini, söylemiş.
Yalaka olmaya karar verirseniz ağa babanız
ne derse, sizde onu yalan yanlış tekrar edersiniz.
Bu anayasanın darbe anayasası olduğu,
yapılışı itibariyle askeri rejim tarafından yapıldığı bir tarihi gerçek,
gerçekte, bu anayasa TBMM’nin hür iradesiyle ve büyük çoğunluğu da AB’ye uyum
yasaları çerçevesinde 17-18 defa en az
117 maddesi değişti.
Bu anayasanın askerlerin yaptığı anayasa ile
bir alakası kalmadı. Hani o sözünü ettiğiniz, aslında ne olduğunu da
bilemediğiniz, yalan yanlış tekrar ettiğiniz “milli iradenin” ürünüdür.
Sizin anladığınız anlamda “milli irade”
arıyor iseniz o anayasanın arkasında da yüzde
doksan ikilik “milli irade” var.
Eğer askerlerin yaptığı anayasaya karşıysan
ve bu konuda dürüstsen, lider oligarşisi yaratan siyasi partiler kanuna,
demokrasi ayıbı yüzde onluk seçim barajını taşıyan seçim kanunu da ret et. Onlarda askeri rejim yasaları
ve hatta değiştirmesi de basit çoğunlukla oluyor.
Yüreğiniz yetmez ona, çünkü ağa babanız o
yasaları kullanıyor, o yasalardan şikayeti yok, o zaman sizinde de şikayetiniz
olamaz.
Seçimler sonucu veya referandum sonucu
yansıyan milli irade falan değildir, oraya yansıyan sandığa giden seçmenin
iradesidir.
Milli irade kavramı Fransızların bir
zamanlar kullandığı, son elli yıldır da terk ettiği bir kavramdır.
Millet geçmişten geleceğe uzanan bir
kavramdır. Türk milleti dediğin zaman ölmüş atalarımızda doğacak kuşaklarda ve
şu anda çeşitli nedenlerle sandık başına
gidemeyen tüm bir ulusu tarif eder.
Tabii saçmalamakta bir düşünce açıklama
şeklidir, düşünce ve ifade özgürlüğü içinde düşünmek gerekir.
Tabii ben bu saçmalamaya, o gün TBMM Yöneten
Meclis Başkan vekilinin, kendisine teşekkür etmek yerine, “TANIMADIĞINI” söylediği bu anayasaya sadakat yemini ettiğini
hatırlatmasını beklerdim.
Sade Efkan Ala mı saçmalamakta sınır
tanımayan?
Yok, canım olur mu?
Atatürk’e kefere dediği için Kılıçdaroğlu
tarafından CHP’de kadın kontenjanından parti meclisine
sokulup, büyük bir ihtimalle de aynı kontenjandan liste başına oturulacak olan,
Mehmet Bekaroğlu da nabza göre şerbet veriyor.
O ne buyur muş?
Diyarbakır’da bölücülerin düzenlediği ve CHP
adına katıldığı bir panelde “ulus devlet
miadını doldurdu” buyurmuş.
ABD ve AB içerideki uşaklarının yardımıyla
Türkiye’de yeni azınlıklar yaratmaya çalışırken, Amerika’da farklı ırklardan,
dinlerden ve etnik kökenden gelenlerin Amerikanlaştırılması politikası
yürütülüyor.
Biz de laiklik karşıtı, dinci kökenden gelen
bir kişi çıkıp, ulus devletin miadı doldu derken, Amerika’daki mültecileri
Amerikanlaştırma politikasının içinde bazı din adamları var.
Fransa, Almanya, Finlandiya, Norveç,
Avusturya, İtalya, Portekiz, İspanya ulus devlet olabilir ama, Türkiye olamaz.
Niye?
Çünkü bölücüler böyle istiyor.
AKP/Öcalan’ın
üzerinde anlaştıkları 8. Madde ne diyor, “Kimlik
kavramı, tanımı ve tanımlanmasına dönük çoğulcu demokratik anlayış”
Bu, Türkiye’de çeşitli etnik kimlikler
vardır. Bu etnik kimlikler Anayasa ile tanınmalı ve tanımlanmalıdır. Etnik
köken temelinde örgütlenme geliştirilmeli ve hepsine ana dilde eğitim ana dilde
kamu hizmeti alma imkânı tanınmalı, demektir.
Bütün bunları alt alta dizdiğiniz zaman ülkenin
tam bir cinnet halinde olduğu görüyorsunuz.
Atatürk düşündüklerimiz inde ötesinde büyük
bir adammış, gerek gençliğe hitabesinde ve gerekse Bursa nutkunda, bütün
bunlara karşı ne yapılması gerektiğini söylemiş.