Ülkenin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan
iktidarlar bu ülkeyi yönetinceye kadar daha çok kayıplar yaşarız.
Ege’de on altı adacığı (kayalıkları)
Yunanistan’ın yıllar içinde işgal ettiği haberleri çıktıkça çok az sayıda gazeteci
bu konuya parmak basmıştı.
Ama bu oldu bittilere ne iktidardan ne
muhalefetten en ufak bir tepki gelmedi.
Bu konuda sesini çıkartan az sayıdaki
gazeteciden biri de Rahmi Turan’dı.
16 Mart günlü Sözcü Gazetesi’nde usta
Gazeteci Rahmi Turan bu konuda Genelkurmay’dan kendisine bir açıklama geldiğini
yazmış ve gelen bilgiyi de okuyucusuyla paylaşmıştı.
Genelkurmay’ın açıklaması: “Olaya Genelkurmay Başkanlığı’nın tepkisiz
kaldığı doğru değildir. Ege’de mevcut egemenlik antlaşmalarıyla Yunanistan’a
devredilmemiş olan ada, adacık ve kayalıklara ilişkin ihlaller tarafımızdan
titizlikle takip ediliyor. Durum Genelkurmay
Başkanlığı’nın görüşüyle birlikte Dışişleri Bakanlığı’na bildiriliyor.
Konu
siyasidir. Siyasi makamların yetki ve sorumluluğundadır. Alınacak
kararların siyasi sonuçlar doğuracak
olması nedeniyle nihai karar siyasi iradenindir” şeklindedir.
Doğrudur, ulusal çıkarların korunmasında
görevli ve sorumlu olan siyaset kurumudur.
Demokrasilerde askerler siyasi otoritenin
talimatları doğrultusunda hareket ederler.
Etkili dış politika, güçlü, kolu kanadı
kırılmamış, kendi siyasi iktidarının işbirliği ile kumpas davalarla
çökertilmemiş bir ordunun varlığı halinde uygulanabilinir.
Nitekim daha yakın tarihimizde Kıbrıs Barış harekâtı,
uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan haklarımızı kullanan bir siyasi
iktidarın iradesi ve ordunun başarılı bir amfibi harekatı ile
gerçekleştirilmişti.
Ege kayalıklarında yaşananlar, necip Türk
basını tarafından “iktidarımızı” kızdırmamak için, Mecliste bulunan siyasi
partiler de, herhalde Amerikalı ve AB’li ağabeylerine şirin gözükmek için hiç
dile getirilmiyor.
Genelkurmay’ın açıklaması, siyaset kurumu
açısından, durumun vahametini çok net bir şekilde ortaya koyuyor.
Açıklamada, Ege’de, sahibi belirsiz dahi
olsa ada, adacık ve kayalıkların
Yunanlılar tarafından işgal edildiği kabul edilmektedir.
Bu
işgallerin asıl önemli tarafı Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı olmasıdır.
Aslında burada halktan saklanan en önemli
konu, Yunan ihlal ve işgalleri genişledikçe, Ege denizi Türkiye için daralıyor;
yani Ege’deki Türk Yunan ihtilafı da kendiliğinden Türkiye aleyhine çözümlenmiş
oluyor. Olay VER KURTULA geliyor.
Tahmin ediyorum hükümet tam seçim arifesinde
krize girmek üzere olan ekonomiye zarar vermesin diye, biraz da gırtlağa kadar
borçlu olduğumuz batılıları kızdırmamak için en ufak bir tepki vermiyor.
Bu ihlaller karşısında Genelkurmay, tıpkı
Güneydoğu Anadolu’da önünden silahlarıyla geçen teröristlere, siyasi iktidar olur vermediği için,
müdahale etmediği/edemediği gibi, Ege’de de Yunan ihlallerini seyrediyor. Ülkenin
ulusal çıkarlarını korumak adına, müdahale etmek bir yana, caydırıcı ve önleyici olabilecek önlemleri bile almıyor/alamıyor.
Denizlerimizin, bizim ekonomik geleceğimiz
olduğu göz ardı ediliyor.
Aman analar ağlamasın, Güneydoğu Anadolu’yu
Büyük Kürdistan’a ver kurtul,
Yunanlı Ege de işgaller yapsın, aman ses çıkartma ver kurtul.
AKP
İktidarına kadar, ciddi devletlerde olduğu gibi, Türkiye içinde konu eğer yüksek ulusal çıkarlar ise gerisi
teferruattı.
Bu milletin fıtratında ver kurtul olsa idi,
Çanakkale olmazdı. Biz orada iki yüz elli bir bin şehit verdik, okur yazarını kara toprağa
bıraktık, çok analar ağladı.
Galatasaray, İstanbul Erkek lisesi, Sivas
Lisesi, Balıkesir Erkek Muallim Mektebi, Çapa Öğretmen Okulu, Vefa Lisesi ve
daha niceleri mezun vermedi.
Yüz binden fazla okumuş ve aydınını şehit
verdik, şimdi ne yapıyoruz, Ege de Yunan işgallerini elimiz böğrümüzde
seyrediyoruz.
Biz bütün bunları görmezden gelip kırk bin
kişinin katilinin şartlarını iyileştirmenin yollarını ararken bir de Nevruz’da
okunacak mektubunu bekliyoruz.
Efendiler,
yaşananlar iktidarıyla muhalefetiyle, çok ortaklı vatana ihanet suçunu
oluşturuyor, farkında mısınız.