22 Şubat 2015 Pazar

EĞİT DONAT KEPAZELİĞİ


ABD, İŞİD’e karşı savaşacak, Suriye rejim muhaliflerini eğitmek ve donatmak  anlaşması yapmak için Türkiye, Ürdün, Suudi Arabistan ve Katar ile görüşmeler yapıyordu.
Ama bu protokolü ilk imzalayan Türkiye oldu. Türkiye’den  hemen sonra da Ürdün’ün imzalaması beklenirken, Suudi Arabistan ve Katar’ın bu amaç için tahsis edecekleri tesisleri hazırlamalarının uzun zaman alacağı düşünülüyor.
Yani Türkiye kendi iç hukukuna, uluslararası hukuka aykırı bir davranışla bu protokolü imzalayarak “Eğit Donat(silahlandır)” işinde öncü oldu.
ABD yetkililerini açıklamalarına göre üç yıl sürmesi planlanan bu program için Türkiye’ye gelecek Amerikalı personel ve bizim yetkililerimiz tarafından, Suriyeliler arasından seçilecek “Savaşçılar”, Amerikalı ve Türk uzmanlar tarafından, İŞİD’e karşı savaşmak kisvesi altında, gerçekte Beşir Esad’ı devirmek için eğitilecekler.
Türk basının ve muhalefetinin gözünden kaçan, ABD ile imzalanan bu protokol/anlaşmanın  2 Ekim 2014 günü TBMM de kabul edilen tezkere uyarınca imzalanmış olmasıdır.
Ama o tezkere ile, Suriye ve Irak’daki terörist örgütlere karşı ülkemizin güvenliğinin sağlanması amacıyla TSK’nin yabancı ülkelere gönderilmesine ve aynı amaçla, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de “bulunmasına” izin verilmiştir.
Ancak bu “Eğit Donat” protokolünün gerçek nedeni, uluslararası hukuka göre meşru olan ve Türkiye’nin harp halinde bulunmadığı bir devlete karşı ayaklanmış topluluklara, askeri eğitim verip, onları silahlandırdıktan sonra Suriye’deki rejimi devirmek için o ülkeye gönderme operasyonudur.
Bu “eğit donat” protokolü, ne Birleşmiş Milletlerin ve ne de NATO’nun kararıyla yapılan bir operasyondur.
Nitekim, aslında bir ABD projesi olan Patroit füzelerinin Türkiye’ye yerleştirilmesi de, bir aldatmaca ile  NATO kararı gibi gösterilmiştir.
Bu nedenlerle Amerikalı Askerlerin “Eğit  Donat” protokolü çerçevesinde Türkiye’ye gelmesi  2 Ekim 2014 günü Mecliste kabul edilen tezkere kapsamında düşünülemez.
Bu nedenle ABD li askerlerin Türkiye’ye gelmeleri burada kalmaları  Anayasamızın 92. Maddesine aykırıdır.
Biran için bu protokolün 2 Ekim 2014 tarihli tezkereye uygun olduğunu kabul edelim. O tezkere bir yıllıktır, Amerikalı yetkililer bu protokol gereği yapılacak çalışmaların asgari üç yıl süreceğini açıkladıklarına göre, bir yıl için alınmış bir tezkereye dayanarak üç yıl sürecek bir protokol nasıl imzalana bilmiştir. 
Bu Suriyeli sığınmacıların arasından, İŞİD’ e karşı savaşmak kisvesi altında Suriye’de rejime karşı savaşacak “savaşçı” toplamak iç hukukumuz açısından TCK’nın “Yabancı Devlet Aleyhine asker toplamak” başlıklı 306. Maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Türkiye, Cumhuriyet tarihinde ilk kez, başka ülkelerdeki karışıklıklara doğrudan müdahil oluyor. Bu tabii AKP iktidarını daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ın eski dostu, kardeşi, şimdiki can düşmanı  Beşir Esad’ı devirmek hayalinin bir sonucudur.
Türkiye yine Cumhuriyet tarihinde ilk kez, AKP iktidarı döneminde, komşu bir ülkenin rejimini devirmek için militan yetiştirip, o ülke içlerine gönderecektir.
Bu durum sonsuza dek yan yana yaşayacak bu iki millet arasında kalıcı bir düşmanlık yaratacaktır. Zira Arap Milliyetçiliği çok güçlü bir milliyetçilik anlayışı olup, bugün Suriye’ye karşı hasmane bir tutum içinde bulunan, hatta harp halinde bulunan diğer Arap ülkelerinin de, uzun vadede husumetini üzerimize çekecek ve Türkiye’nin aleyhine olacaktır.
Bu nedenledir ki Türkiye geleneksel milli dış politikası gereği, AKP iktidarına kadar, Araplar arası ihtilaflarda daima tarafsız kalmış ve onların içişlerine müdahale etmemiştir.
Türkiye kendi topraklarında, komşu bir ülke içinde çatışma çıkartmak için “savaşcı” eğitilmesini, silahlandırılmasını organize ederse, PKK terör örgütünün başka ülkelerden destek alması karşısında hiçbir şey söyleyemez.
Bu nedenle de “Eğit Donat” protokolü geleneksel “Yurtta  Sulh Cihanda Sulh” prensibimize  aykırı olmasının yanında, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına da aykırıdır.