ABD,
İŞİD’e karşı savaşacak, Suriye rejim muhaliflerini eğitmek ve donatmak anlaşması yapmak için Türkiye, Ürdün, Suudi
Arabistan ve Katar ile görüşmeler yapıyordu.
Ama
bu protokolü ilk imzalayan Türkiye oldu. Türkiye’den hemen sonra da Ürdün’ün imzalaması beklenirken,
Suudi Arabistan ve Katar’ın bu amaç için tahsis edecekleri tesisleri
hazırlamalarının uzun zaman alacağı düşünülüyor.
Yani
Türkiye kendi iç hukukuna, uluslararası hukuka aykırı bir davranışla bu
protokolü imzalayarak “Eğit Donat(silahlandır)” işinde öncü oldu.
ABD
yetkililerini açıklamalarına göre üç yıl sürmesi planlanan bu program için
Türkiye’ye gelecek Amerikalı personel ve bizim yetkililerimiz tarafından,
Suriyeliler arasından seçilecek “Savaşçılar”, Amerikalı ve Türk uzmanlar
tarafından, İŞİD’e karşı savaşmak kisvesi altında, gerçekte Beşir Esad’ı
devirmek için eğitilecekler.
Türk
basının ve muhalefetinin gözünden kaçan, ABD ile imzalanan bu protokol/anlaşmanın 2 Ekim 2014 günü TBMM de kabul edilen tezkere
uyarınca imzalanmış olmasıdır.
Ama
o tezkere ile, Suriye ve Irak’daki terörist
örgütlere karşı ülkemizin
güvenliğinin sağlanması amacıyla TSK’nin yabancı ülkelere gönderilmesine ve
aynı amaçla, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de “bulunmasına” izin verilmiştir.
Ancak
bu “Eğit Donat” protokolünün gerçek nedeni, uluslararası hukuka göre meşru olan
ve Türkiye’nin harp halinde bulunmadığı bir devlete karşı ayaklanmış
topluluklara, askeri eğitim verip, onları silahlandırdıktan sonra Suriye’deki
rejimi devirmek için o ülkeye gönderme operasyonudur.
Bu
“eğit donat” protokolü, ne Birleşmiş Milletlerin ve ne de NATO’nun kararıyla
yapılan bir operasyondur.
Nitekim,
aslında bir ABD projesi olan Patroit füzelerinin Türkiye’ye yerleştirilmesi de,
bir aldatmaca ile NATO kararı gibi
gösterilmiştir.
Bu
nedenlerle Amerikalı Askerlerin “Eğit
Donat” protokolü çerçevesinde Türkiye’ye gelmesi 2 Ekim 2014 günü Mecliste kabul edilen
tezkere kapsamında düşünülemez.
Bu
nedenle ABD li askerlerin Türkiye’ye gelmeleri burada kalmaları Anayasamızın 92. Maddesine aykırıdır.
Biran
için bu protokolün 2 Ekim 2014 tarihli tezkereye uygun olduğunu kabul edelim. O
tezkere bir yıllıktır, Amerikalı yetkililer bu protokol gereği yapılacak
çalışmaların asgari üç yıl süreceğini açıkladıklarına göre, bir yıl için
alınmış bir tezkereye dayanarak üç yıl sürecek bir protokol nasıl imzalana bilmiştir.
Bu
Suriyeli sığınmacıların arasından, İŞİD’ e karşı savaşmak kisvesi altında
Suriye’de rejime karşı savaşacak “savaşçı” toplamak iç hukukumuz açısından
TCK’nın “Yabancı Devlet Aleyhine asker
toplamak” başlıklı 306. Maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Türkiye,
Cumhuriyet tarihinde ilk kez, başka ülkelerdeki karışıklıklara doğrudan müdahil
oluyor. Bu tabii AKP iktidarını daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ın eski dostu,
kardeşi, şimdiki can düşmanı Beşir
Esad’ı devirmek hayalinin bir sonucudur.
Türkiye
yine Cumhuriyet tarihinde ilk kez, AKP iktidarı döneminde, komşu bir ülkenin
rejimini devirmek için militan yetiştirip, o ülke içlerine gönderecektir.
Bu
durum sonsuza dek yan yana yaşayacak bu iki millet arasında kalıcı bir
düşmanlık yaratacaktır. Zira Arap Milliyetçiliği çok güçlü bir milliyetçilik
anlayışı olup, bugün Suriye’ye karşı hasmane bir tutum içinde bulunan, hatta
harp halinde bulunan diğer Arap ülkelerinin de, uzun vadede husumetini
üzerimize çekecek ve Türkiye’nin aleyhine olacaktır.
Bu
nedenledir ki Türkiye geleneksel milli
dış politikası gereği, AKP iktidarına kadar, Araplar arası ihtilaflarda
daima tarafsız kalmış ve onların içişlerine müdahale etmemiştir.
Türkiye
kendi topraklarında, komşu bir ülke içinde çatışma çıkartmak için “savaşcı”
eğitilmesini, silahlandırılmasını organize ederse, PKK terör örgütünün başka
ülkelerden destek alması karşısında hiçbir şey söyleyemez.
Bu
nedenle de “Eğit Donat” protokolü geleneksel “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” prensibimize aykırı olmasının yanında, Türkiye’nin ulusal
çıkarlarına da aykırıdır.