Türkiye de yargıya
güven totaliterleşme eğilimindeki iktidarlar döneminde hep dibe vurmuştur.
Bugün Türkiye’de yargıya
güven maalesef % 20 ‘lere düşmüştür. Bu benim kişisel kanım değil Türkiye Barolar
Birliği Başkanının 2018-2019 Adli Yıl açılışında yaptığı basın toplantısında Yargıtay Başkanı’na atfen belirttiği orandır.
Bu durum AKP
iktidarının yargıyı ele geçirme operasyonu yapmasından sonra oluşmuştur.
Bir ülke halkının
yüzde sekseni adil olarak yargılanmayacağını düşünüyorsa, başta iktidar partisi
mensupları olmak üzere tüm siyasetçilerin ve hukukçuların olayı çok ciddiyetle düşünmeye
başlaması gerekmektedir.
Özellikle de AKP’nin bu oran üstünde çok düşünmesi
gerekir. Zira muhalefetin oy oranları toplamı bu % 80’nin çok altında, durum
böyle olunca, AKP’ye oy verenlerin önemli bir kısmının bile yargıya güven
duymadığı ortaya çıkmaktadır.
İktidar sahipleri,
bugün için bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş bir yargıdan mutlu
olabilirler.
Hatta öç alma
duygusuyla kendilerine muhalefet eden düşünce adamını, gazeteciyi, siyasetçiyi,
yargı eli ile zindana tıkabilirler. Bunun toplumda yarattığı korku ile, kişiler
fikirlerini açıklamaktan korkup susabilirler.
Ancak, unutmamak
gerekir ki bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş yargı, yarın bir iktidar
değişikliğinde yeni patronlarının nam ve hesabına yargılama yaparlar.
Şimdi başlarını
ellerinin arasına alıp düşünmesi gerekenler, yargı mensuplarının ta kendileridir.
Unutulmasın ki, bu
ülkede siyasi iktidarı rahatsız edebilecek bir soruşturma yürüten Cumhuriyet
Savcısının odası bir başka savcı tarafından basıldı ve yargılandı, ama devran
döndü savcı odası basan savcı yargılanıp mahkum edildi.
Devrin Başbakanının
orduya kumpas kurduğu için zırhlı araç tahsis ettiği savcı bugün yurt dışında
kaçak olarak yaşıyor.
Kumpas davalarında bu
ordunun kahraman subaylarını, komutanlarını mahkum eden yargıçlar bugün
yaptıkları hukuki ahlaksızlıktan dolayı cezaevlerindeler.
Geçmişte o savcıların
yargıçların sırtını sıvazlayan siyasiler bugün ortada yoklar, yani dün
kullandıkları insanları bugün kaderleriyle baş başa bıraktılar.
Bu nedenle bugünde
aynı şekilde iktidara yaranmak çabasında olan savcılar, yargıçlar bugünkü hamileriniz
yarın sizleri de kaderlerinizle baş başa bırakırlar.
Onun için siz siz olun
hiçbir siyasal iktidarın adamı olmayın, sadece bağımsız ve tarafsız yargı
yaratıp onun adamı olun.
Demokrasi, hukukun
üstünlüğü ve insan hakları ancak kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulanmasıyla
hayata geçirilebilir. Anayasa değişikliği sonrasında gelen yeni yönetim
sistemi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve yargı bağımsızlığının sağlanmasını
daha da önemli hale getirmiştir. Bu husus, Cumhurbaşkanı ile Çay toplamayı
içine sindirebilen Yargıtay Başkanın tarafından bile adli yıl açış konuşmasında
da açıkça ifade edilmiştir.
Yargıya duyulan
güvenin yüzde 20’ler seviyesine düşmüş olması, ülkemizin ve milletimizin
yaşamsal menfaatleri açısından açık ve yakın bir tehlikeye işaret etmektedir.
Bu nedenle yargı
reformu Saray’da değil Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerçekleştirilir.
Kürsüde siyaset yapan hâkim ve savcı demokrasi için en büyük tehdittir. Siyasetin
yönlendirmesine açık hâkim ve savcı da kişi hak ve hürriyetlerine yönelik en
büyük tehdittir. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı eskiden olduğu gibi
anayasada güvence altına alınmalıdır Bu durumu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
dikkatine sunmak bir görevdir. O nedenle bağımsız ve tarafsız yargı tesis
edilmeden “Yargı Reformu” sadece kağıt üzerine yazılmış güzel, ama eksik bir
lise öğrencisi kompozisyonundan öteye gitmez.