Ülkemizde
şımarıklığa, hatta görgüsüzlüğe varan devlet kasasından yapılan harcamaları
gördükçe, bu nasıl bir savurganlıktır diye düşünmemek mümkün değilken,
hakikaten bir süper güç olan ABD başkanlarının harcamalarına ait ders alınacak, ibretlik bu yazı bana gönderilince okuyucularla
paylaşmayı uygun gördüm hatta zorunluluk hissettim.
Bu yazıyı bundan
önce görüp okumuş, okuyucular varsa onlardan ayrıca özür dilerim.
1981 yılında
yemin ederek ABD Başkanlığına göreve başlamasından yaklaşık bir ay sonra
dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan ve eşi Nancy Reagan, Beyaz Saray’da akşam
yemeğini yedikten sonra hiç beklemedikleri bir sürprizle karşılaşırlar.
Görevli garson yemeğin hesap faturasını getirmiştir. Baş kahyanın bir garsonla gönderdiği hesap faturasında sadece o akşamın değil son bir ayın bütün yemeklerinin hesabı da yer almaktadır. Sadece yemekler de değil… Ağırladıkları kişisel misafirlerin, bir aydır kullandıkları kuru temizleme hizmetinden, diş fırçası, diş macunu, temizlik ve parfümeri malzemelerine kadar bütün kişisel malzemelerin ücreti de miktarlarıyla beraber kaydedilmiştir.
Görevli garson yemeğin hesap faturasını getirmiştir. Baş kahyanın bir garsonla gönderdiği hesap faturasında sadece o akşamın değil son bir ayın bütün yemeklerinin hesabı da yer almaktadır. Sadece yemekler de değil… Ağırladıkları kişisel misafirlerin, bir aydır kullandıkları kuru temizleme hizmetinden, diş fırçası, diş macunu, temizlik ve parfümeri malzemelerine kadar bütün kişisel malzemelerin ücreti de miktarlarıyla beraber kaydedilmiştir.
Ronald
Reagan, hesabın büyüklüğüne şaşırsa da görevlinin getirdiği faturayı
gülümseyerek alır ve muhasebeye maaşından ödenmesi talimatı verir. Kocasının
aksine Nancy Reagan’ın şaşkınlığı çok daha büyüktür. Anılarında, ‘kimse bize
Başkan ve Eşinin Beyaz Saray’da yaşarken yedikleri yemeklere ve kullandıkları
günlük malzemelere para ödemek zorunda olduklarından bahsetmemişti’ diye
anlatıyor o şaşkınlık anını.
Aslında, ABD
kamuoyunun büyük çoğunluğu da pek bilmiyordu. ABD
eski Başkanı Bill Clinton’un eşi ve birinci Obama döneminin dışişleri bakanı
Hillary Clinton‘ın, bu yıl yayınlanan “Hard Choices” kitabının Haziran ayındaki
tanıtım ve imza gezilerinden birinde, Beyaz Saray’dan ayrıldıkları zaman, ‘borç
içinde ve beş parasız olduklarını’ söylemesi, sosyal medyada büyük yankı
yapmıştı. Hillary Clinton, sekiz yıl kaldıkları Beyaz Saray’dan taşınınca
Washington DC’de ve New York’ta mortgage kredisiyle iki ev aldıklarını, bu
kredi ile kızları Chelsea’nin Stanford Üniversitesi parasının kendilerini, 2001
kışında 12 milyon dolar borcu olan bir
aile haline getirdiğini anlatacaktı. Borç batağından, Bill Clinton’ın art arda
yayınlanan kitaplarının, ücretli konuşmalarının gelirleriyle düzlüğe
çıkacaklardı. Son borçlarını da 2004 yılında ödeyerek borçlarını
temizleyeceklerdi.
Peki, 8 yıl boyunca yıllık ortalama 500 bin dolar maaşı olan ve kira gideri olmayan bir aile niçin Beyaz Saray’dan beş parasız ayrılacaktı? Nancy Reagan’ı çok şaşırtan sebepten dolayı…
ABD Başkanları Beyaz Saray’a kira ödemez ama onun dışındaki herşey maaşlarından kesilir. Beyaz Saray, devletin ABD Başkanı için tahsis ettiği misafirhanedir ve orada 4 ya da 8 yılını geçirmek zorunda olan her aile, kendilerinin ve kişisel misafirlerinin bütün masraflarını kendisi karşılamak durumundadır. Sadece resmi devlet konuklarının ağırlanma masrafını Amerikan vergi mükellefleri öder. Geri kalan kişisel mutfak giderleri, hizmet ve malzemelerin ücreti Başkan ve ailesine aittir. Başkan takım elbiselerinin kuru temizleme ücretini kendisi ödemek zorundadır. Kaybolan düğmesinin yerine alınacak yenisinin de, ayakkabılarının boya ve cilasının da… Konutun başkan ve ailesinin kaldıkları kısmındaki temizlikçi, garson ve hizmetçilerin çalıştıkları süredeki saat ücretini de başkan öder. Kısacası, kira ve elektrik faturası dışında kendileri için harcanan her kuruşu devlete ödemek zorundadırlar.
Peki, 8 yıl boyunca yıllık ortalama 500 bin dolar maaşı olan ve kira gideri olmayan bir aile niçin Beyaz Saray’dan beş parasız ayrılacaktı? Nancy Reagan’ı çok şaşırtan sebepten dolayı…
ABD Başkanları Beyaz Saray’a kira ödemez ama onun dışındaki herşey maaşlarından kesilir. Beyaz Saray, devletin ABD Başkanı için tahsis ettiği misafirhanedir ve orada 4 ya da 8 yılını geçirmek zorunda olan her aile, kendilerinin ve kişisel misafirlerinin bütün masraflarını kendisi karşılamak durumundadır. Sadece resmi devlet konuklarının ağırlanma masrafını Amerikan vergi mükellefleri öder. Geri kalan kişisel mutfak giderleri, hizmet ve malzemelerin ücreti Başkan ve ailesine aittir. Başkan takım elbiselerinin kuru temizleme ücretini kendisi ödemek zorundadır. Kaybolan düğmesinin yerine alınacak yenisinin de, ayakkabılarının boya ve cilasının da… Konutun başkan ve ailesinin kaldıkları kısmındaki temizlikçi, garson ve hizmetçilerin çalıştıkları süredeki saat ücretini de başkan öder. Kısacası, kira ve elektrik faturası dışında kendileri için harcanan her kuruşu devlete ödemek zorundadırlar.
Çünkü, ABD bir monarşi değil bir
cumhuriyettir ve bu konut da bir ‘saray’ değil bir evdir. Amerikalılar buraya ‘saray’ demiyor
zaten, o bizim yakıştırmamız. Washington DC’de ‘’1600 Pennsylvania Avenue’’
adresinde bulunan dünyanın bu en ünlü evinin adı Türkçe’ye yanlış şekilde
‘Beyaz Saray’ diye çevirilmiş olsa da, aslında İngilizce’deki orijinal adı
‘White House‘ yani ‘Beyaz Ev‘dir. Ve
ABD’ye devlet başkanı seçildi diye kimse, devletin parasını keyfince
harcayamaz. Sadece bu ev içinde de değil her yerde… ABD Başkanı, şehir dışı
tatil masraflarını, haftasonlarını geçirmek istediğinde Camp David’teki
dinlenme evinin haftasonu masraflarını kendi cebinden karşılamak zorunda. Yine
örneğin başkan, ABD Başkanlık uçağına, devlet delegasyonundan olmayan tek bir
kişi bile bindirecekse, (kardeşi bile olsa), bir ticari yolcu uçağının ‘first
class’ uçak bileti miktarınca devlete para ödemek zorundadır.
Gerald Ford’tan George W. Bush’a kadar 6 başkan döneminde bu evin ‘baş kahyası (chief usher)’ olmuş Gary Walters’ın deyişi ile başkan ve ailesi bu evin 4 veya 8 yıllık kira sözleşmesine sahip kiracılarıdır. İstedikleri yemekler pişirilir, malzemeler ve ürünler istedikleri markalardan seçilir ama parasını Amerikan halkı değil, Başkan ve ailesi maaşlarından öder. Ve doğal olarak fiyatın yüksekliğine alışmaları zaman alır. Çünkü başkanlar ve ailelerine verilen hizmet 5 yıldızlı otel kalitesinde olduğu gibi başkanın bunlar için ödeyeceği para da 5 yıldızlı otel fiyatları düzeyindedir. Devlet konutu diye cüzi ücretlendirme yapılmaz. Walters, ‘yemek, hizmet ve malzemelerin pahalı olduğundan yakınmayan tek bir first aile hatırlamıyorum’ diyor. Hatırladığı en büyük tepki ise Jimmy Carter’ın eşi Rosalynn Carter’a ait. Memleketleri Atlanta’da yemeğin de malzemelerin de çok daha ucuz olduğunu söyleyip durmuş aylarca. Ama ‘first lady’nin şikayetleri, fiyatları aşağı çekmeye yetmemiş. George W. Bush’un eşi Laura Bush da, “Spoken from the Heart” adlı anı kitabında Beyaz Saray’da yaşamanın ne kadar pahalı olduğundan yakınıyor. Onu en çok zorlayan konulardan biri de, hergün saçlarını yapan kuaföre, devleti temsil edeceği törenlere giderken bile olsa, ücretini kendisinin ödemesi olmuş. Bayan Bush kitabında, faturanın aylık geldiğini ve Başkan ve eşi ile iki kızının bütün yemeklerinin, kullandıkları bütün kişisel malzemelerin, kuru temizleme dahil tüm hizmetlerin, garsonların ve temizlik görevlilerinin saat başı ücretinin, özel misafirlerinin tüm masraflarının bu faturada yer aldığını yazıyor. ‘’Faturada ağzımı açık bırakan kalemler de vardı’’ diye aktaran Bayan Bush şu örneği veriyor:
Gerald Ford’tan George W. Bush’a kadar 6 başkan döneminde bu evin ‘baş kahyası (chief usher)’ olmuş Gary Walters’ın deyişi ile başkan ve ailesi bu evin 4 veya 8 yıllık kira sözleşmesine sahip kiracılarıdır. İstedikleri yemekler pişirilir, malzemeler ve ürünler istedikleri markalardan seçilir ama parasını Amerikan halkı değil, Başkan ve ailesi maaşlarından öder. Ve doğal olarak fiyatın yüksekliğine alışmaları zaman alır. Çünkü başkanlar ve ailelerine verilen hizmet 5 yıldızlı otel kalitesinde olduğu gibi başkanın bunlar için ödeyeceği para da 5 yıldızlı otel fiyatları düzeyindedir. Devlet konutu diye cüzi ücretlendirme yapılmaz. Walters, ‘yemek, hizmet ve malzemelerin pahalı olduğundan yakınmayan tek bir first aile hatırlamıyorum’ diyor. Hatırladığı en büyük tepki ise Jimmy Carter’ın eşi Rosalynn Carter’a ait. Memleketleri Atlanta’da yemeğin de malzemelerin de çok daha ucuz olduğunu söyleyip durmuş aylarca. Ama ‘first lady’nin şikayetleri, fiyatları aşağı çekmeye yetmemiş. George W. Bush’un eşi Laura Bush da, “Spoken from the Heart” adlı anı kitabında Beyaz Saray’da yaşamanın ne kadar pahalı olduğundan yakınıyor. Onu en çok zorlayan konulardan biri de, hergün saçlarını yapan kuaföre, devleti temsil edeceği törenlere giderken bile olsa, ücretini kendisinin ödemesi olmuş. Bayan Bush kitabında, faturanın aylık geldiğini ve Başkan ve eşi ile iki kızının bütün yemeklerinin, kullandıkları bütün kişisel malzemelerin, kuru temizleme dahil tüm hizmetlerin, garsonların ve temizlik görevlilerinin saat başı ücretinin, özel misafirlerinin tüm masraflarının bu faturada yer aldığını yazıyor. ‘’Faturada ağzımı açık bırakan kalemler de vardı’’ diye aktaran Bayan Bush şu örneği veriyor:
‘’Ülkenin
First Lady’si olarak giyeceğim kıyafetlerin de özel tasarım olması gerektiği
şartı vardı ama elbisenin ücretinin yanı sıra bu tasarımların ücreti de yine
benden tahsil ediliyordu.’’
ABD
Başkanlarının maaşına en son 1999 yılında zam yapıldı. Buna göre ABD Başkanın
çıplak maaşı yıllık 400 bin dolar civarında. 50 bin dolar da görev tazminatı
ödenir. Bu her iki ödeme de vergiye tabidir. Başkan bunların gelir vergisini
ödemek zorunda. Bunların yanı sıra başkanın gezileri için, vergiden muaf yıllık
100 bin dolar harcırah ödenir. Ancak, Beyaz Saray faturasının yüksekliği göz
önüne alındığında bir ABD Başkanı, maaşının neredeyse tamamını aylık
giderlerine harcar. Yani ayrıca bir serveti yoksa, Beyaz Saray’da ‘ucu ucuna’
yaşamak durumunda… Belki de bu yüzden Başkan Gerald Ford, Beyaz Evi, ‘Bugüne
kadar gördüğüm en lüks sosyal yardım konutu’ diye tanımlamıştı.
Beyaz Ev,
kompleks bir yapıdır. Aynı anda hem bir konut, hem bir müze ve hem de bir
devlet dairesidir. ABD dünyanın süper gücü olmasına rağmen, Beyaz Ev, dünyadaki
en büyük devlet başkanı sarayı değil, aksine büyük devletler içindeki en küçük
devlet başkanlığı konutlarından biridir. Sadece bir katından, dünyanın en büyük
devletinin yürütme organı yönetilir. ”1700’lerin dünyasında 13 kolonili devlet
için inşa edilmiş, bugün dünya lideriyiz. Bu ihtiyaca uygun çok daha büyük bir
saray yapalım” diyen tek bir başkan bile olmamıştır. Kimsenin aklına böyle bir
şey gelmez. Çünkü, Beyaz Ev, ABD demokrasisinde ‘devamlılığın’ da sembolüdür.Ve
yine Beyaz Ev, kendi toplumundan izole bir yer de değil. Dünyada, içinde başkan
yaşadığı halde halkının ziyaretine açık tek devlet başkanlığı konutudur. Çünkü
Amerikan tarihinin en önemli kültür müzesidir. Haftalık ortalama ziyaretçi
sayısı 30 bindir. Başkanın penceresinin bir kaç on metre uzağındaki bahçe
demirliğinin önü ise ABD’nin en ünlü gösteri ve protesto yeridir.
Beyaz Ev,
başkanlar için kalıcı bir ihtişam ve keyif sarayı değil geçici bir barınma ve
hizmet yeridir. Başkan Truman’a göre, ‘dışı çok gösterişli bir hapishane‘den
başka bir şey değildi. Ronald Reagan ise, buradaki yılları boyunca kendisini
sürekli bir akvaryum balığı gibi hissettiğini anlatır. Michelle Obama da
geçtiğimiz yıl, ‘’çok iyi dekore edilmiş bir hapishane’’ olarak niteleyecekti.
Bu eve kiracı başkanlar aileleriyle gelir geçer. Mülk sahibi Amerikan halkı ve
demokrasisidir. Bu gerçeği, bir hizmetçisi, Baba George Bush’un eşi Barbara
Bush’a şöyle söyler bir gün:
‘’Buraya her
dört yılda bir başkanlar gelir ve gider… Biz kalıcıyız’’.