Tayyip Erdoğan’ın Nükleer Güvenlik Zirvesi
nedeniyle yaptığı ABD ziyareti öncesinde en çok konuşulan konu, başkan Obama
ile görüşüp görüşmeyeceği idi. Bu görüşmenin ayak üstümü yoksa başa başa mı
olacağı ön plandaydı.
Yani toplum olarak daha çok Türk Amerikan
ilişkilerinin magazini ile meşguldük.
Gerek iç basında ve gerekse dış basında
yapılan yayınlarda Türkiye “ricacı ülke”
konumunda gösteriliyordu.
Burada esas olan Tayyip Erdoğan’ın durumu
değildir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin saygınlığıdır.
Saygınlığınızdan fedakarlık edip “Ricacı ülke” konumuna
düştükten/düşürüldükten sonra artık karşılaşacağınız her türlü davranışı
kabullenmek zorundasınızdır.
Görüşmelerin nasıl geçtiği konusunda ilk
etapta taraflar alışılmış basmakalıp sözlerden fazla bir şey söylememişlerdi.
Görüşmelerin Tayyip Erdoğan açısından nasıl
geçtiği, Amerikan yönetimi tarafından basına dağıtılan fotoğraflar ile Başkan
Obama’nın yaptığı basın toplantısında kendisine sorulan bir soruya verdiği
yanıtla bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı.
Bir gazeteci basın toplantısında lafı
uzatmadan, eveleyip gevelemeden Obama’ya soruyor.
“Sizce
Erdoğan otoriter mi?”
Obama bu soruya “hayır” demiyor. NATO üyesi olarak Türkiye’nin öneminden ve
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile geçmiş yıllarda yürüttüğü verimli işbirliğinden söz
ettikten sonra şunları söylüyor:
“Ancak
şu da doğru ki- ve kendisine doğrudan söyledim, bir sır değil-Türkiye’de beni
kaygılandıran bazı eğilimler var. Ben basın özgürlüğüne, din hürriyetine, hukukun
üstünlüğüne ve demokrasiye kuvvetle
inanıyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın demokratik süreç yoluyla üst üste
seçildiğine kuşku yok. Fakat basına karşı almış oldukları yaklaşım Türkiye’yi
çok kaygı verici bir yola sokabilir..onlara öğüt vermeyi sürdüreceğiz.Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a, demokrasi sözü vererek iktidara geldiğini hatırlattım. Türkiye
tarihsel olarak derin İslami inancın modernlik ve giderek artan açıklıkla bir
arada yaşadığı bir ülke olmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a peşinden gitmesi
gereken mirasın, bilgi edinmenin baskı altına alınması ve demokratik
sonlandırılması yerine, bu olduğunu söyledim…”
Yani Obama Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı’na, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, inanç özgürlüğü hakkında
“öğüt veriyor” yani büyük ağabey edasıyla “nasihat çekiyor”
Tayyip Erdoğan, Obama’nın açıklamalarını
duyunca üzüldüğünü, söyledi.
ABD hemen bir açıklamayla Tayyip Bey’e,
“Başkan Obama sözlerinin arkasındadır.” diye cevap verdi.
Recep
Tayyip Erdoğan’ın karşılaştığı bu tablo bir Cumhurbaşkanı açısından çok vahim bir tablodur. Bu Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı’na yakışan bir tablo değildir.
Gezinin kısa özeti Türkiye hiçbir konuda
ABD’den beklediği desteği alamamış, tam
aksine birde “nasihat” dinlemiştir.
Siz bakmayın bazı gazetecilerin, gezinin
ekonomik ayağı çok başarılıydı dediklerine, bu tamamıyla siyasi başarısızlığı
örtme çabasıdır.
Durumun Tayyip Erdoğan açısından, olayın
böyle gelişeceği daha ABD’ye ayak bastığı anda kendi Dışişleri bakanı tarafından
karşılaşılınca anlaşılmıştı.
Doksan Yıllık enkaz dönemi dedikleri süreçte
Türkiye hiç böyle vahim bir tablo yaşamamıştı.