Ülke bir iç savaşa, kardeş kavgasına doğru
dolu dizgin gidiyor. Bu dökülen kanda, terör örgütü kadar silahını teslim
etmemiş terör örgütüyle masaya oturanlar ile onlara açık veya gizli destek
veren herkesin sorumluğu vardır.
AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde bu
ülkede terör sıfır noktasına inmişti, o tarihte yapılması gereken, bölgede
işsizliği ortadan kaldıracak, ekonomik tedbirler alınmalıydı ama alınmadı. Toplumun ufkunu açacak eğitim projelerine
önem verilmeliydi ama yapılmadı; bu nedenlerle
yöre gençleri, terör örgütüne, yeraltındaki dini örgütlenmelere ya da
diğer suç örgütlerinin kucağına itildiler.
Umutsuzluğa mahkûm edilen gençlerin terör
örgütleri tarafından elde edilmesi kaçınılmazdı.Gerekli tedbirleri zamanında
almayanlar sayesinde de bu gerçekleşti.
Sıfır düzeyinde aldığınız terörü göz göre
göre, hem cehaletinizden ve hem de hastalıklı tek adam olma hayalinizden
azdırdınız.
O kadar cahilsiniz ki; yüz yıllardır bu
coğrafya da emperyalistlerin ne için cirit attıklarını anlayamadığınızdan, dış
telkinlerle, terör örgütü ile uzlaşma arayarak terörü ortadan
kaldırabileceğinizi düşündünüz ve böyle düşündüğünüz içinde silahlarını teslim
etmemiş bir terör örgütüyle masaya oturdunuz. Masaya oturmakla da kalmadınız
yurt içine silah yığınakları yapmalarına da göz yumdunuz.
Masaya otururken, emperyalistlerin ve
onların yurt içi uşaklarının kulağınıza fısıldadıklarını, kamuoyu ile paylaşmadan uygulamaya başladınız.
Paylaşamazdınız çünkü, toplumun buna
vereceği tepkiden korkuyordunuz.
Birçok batı ülkesinin anayasasında, Alman
Milleti, Fransız Milleti, İspanyol Milleti,
gibi milletlerinin adı yazılıyken, bize gelince “kucaklayıcı olun yalanı ile” aman anayasanızda “Türk Milleti” kavramı
olmasın dediler, hemen kabul ettiniz.
Birçok çağdaş devletin anayasalarında
“değiştirilemeyecek” maddeler varken, bize, siz Anayasanızın ilk üç maddesini
kaldırın dediler, bunu çağdaşlık zannedip, bunu tartışmayı kabul ettiniz.
Bunun milli kimliğimizi, ulusal
bütünlüğümüzü tartışmaya açmak için tezgahlanan bir oyun olduğunu göremediniz
veya görüp Cumhuriyete olan düşmanlığınızdan böylesi işinize geldi.
Bu ülkenin parlamentosunda, terör örgütü
PKK’nin adının ağza alınması büyük gerginliklere neden olurken, onun kırk bin
kişinin ölümünden sorumlu liderine “Sayın” diye hitap edildiği ortamı
yarattınız, bir de utanmadan yürütülen politikanın gereği, muhatap kabul
ettirilen bu katilin affını rahatlıkla konuşulur hale getirdiniz.
İktidarı ile muhalefetiyle T.C devletinin,
ikiz anlaşmalar diye anılan sözleşmelere koyduğu, çekinceleri kaldıracağınızı
ilan ettiniz.
Bütün bunları söyleyip tartışılır hale
getirdikten sonra Cizre’de yaşanan olayların
bunun doğal sonucu olduğunu göremediniz.
Bu çekinceleri kaldırılmasının özerkliğin
önünü açacağını ya göremediniz ya da bunu istiyordunuz.
Cizre de ve diğer İlçelerdeki “Özerklik” uygulamaları, bugüne kadar sergilediğiniz bu art niyetli tutumlarınızın doğal sonucudur.
İktidarı ile muhalefetiyle ve dış
mihraklarca sırtı sıvazlanan terör örgütünün, Cizre ve diğer il ve ilçelerdeki
eylemleri devlete başkaldırı ve isyandır.
Devlet kendisine isyan eden, başkaldıran
bütün organizasyonları ezer ve geçer.
Şimdi anlıyor musunuz, bölücü yandaşlarının
“Dersim İsyanı’nı” bastıranları lanetlemelerinin sebebini, bu sırf Atatürk ve
silah arkadaşlarına saldırmak şansını size verdiği için o gün ona alkış
tutuyordunuz, niye şimdi o zaman Cizre’de ve diğer bölgelerde ki kalkışmalara
karşı askeri operasyonlar düzenliyorsunuz.
Tabii devlete karşı bir kalkışma olursa,
devlet buna karşı gerekeni yapacaktır. Bu devlet olmanın gereğidir.
O gün Dersim bölgesinde Musul meselesi
nedeniyle İngilizlerin uşakları isyan etmişti, bugün de Orta Doğu’da Büyük
Kürdistan’ı yaratmak için Amerikan uşakları isyan ediyor.
Terör örgütünün milleti ve devleti etnik ve
mezhepsel temelde ayrıştırmaya yönelik politikalarına alet olan iktidar ve
muhalefet mensupları, şehitlerin ve çatışmalarda ölen masum insanların kanı
sizlerin ellerinizde, tüm olan olaylardan, can kayıplarından müştereken
sorumlusunuz.