Türkiye'nin Suriye
politikası bağlamında görünen bir felakete doğru sürüklendiği çok sıkıntılı
durumdan çıkması için, Cumhuriyet Halk Partisi''nin, somut, cesur, yaratıcı
fikirler ortaya atması ve bunları vakit geçirmeksizin uygulanması gerekir.
Bunun için, demokratik meşruiyet içinde kalarak, savaşa karşı geniş halk
kitlelerini bilinçlendirecek eylemli ve zorlayıcı bir siyaset tarzı
benimsemelidir. Halkın dikkatinin başka alanlara dağılmasını da
önlemelidir.
Onun için de gündem
değiştirmeye yönelik FETO tartışmalarını artık bırakıp, ülkenin en acil sorunu
olan Suriye politikasına yönelinmelidir.
Maalesef eylem yok
tabii o zaman ümitte yok! Kolay olanı
yapıp laf üretmeye devam.
Kılıçdaroğlu, beş
şehit daha verilerek, son dönemdeki şehit sayısının 13'e ulaşması sonrası 11 Şubat günü grup konuşmasında, hayret verici
şekilde, uzun uzun Suriye'de bulunan mavi berelilerin akçalı ve özlük sorunları
üzerinde durdu. Bunlar da elbette önemli ve çözülmeleri gerekir; ancak, acil
konu özlük haklarının düzeltilmesi değil, o çocukların güvenliklerinin ve
mümkün olan en kısa zamanda burunları dahi kanamadan ülkemize dönmelerinin
sağlanmasıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu bu
konuda "saray rejimine" daha evvel yaptıkları beş maddelik çağrıya
uyulmasını istemekle yetindi.
O beş madde içinde,
Türkiye'nin çıkarlarının gerekli kılmıyor olması bir yana, uluslararası
meşruiyeti çok kuşkulu olan TSK'nin İdlib'deki unsurlarının bir an evvel
ülkemize dönmesi için gerekli koşulların oluşturulması güçlü şekilde ve
cesaretle doğrudan talep edilmiyor. Aksine, son bir buçuk yılki beyhude çabalar
görmezden gelinerek, "terörist unsurlar ile muhalif grupların silah
bırakmasına yönelik çabaların artırılması" istenerek, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
orada kalmayı sürdürmesine yeşil ışık
yakılıyor. CHP'nin önerisinde Suriye devletine, aynen AKP iktidarı sözcülerinin
aşağılamak kastıyla söyledikleri gibi, dikkatsizce, "rejim" olarak
atıf yapılıyor. Gerçekçilikten uzak başka talep ve öneriler de cabası...
Cumhuriyet Halk Partisi
yöneticileri ısrarla, "Türkiye,
Suriye'deki rejim değişikliği hevesinden vazgeçmelidir" açıklaması
yapıyorlar. Farkında değiller, Esad'ın gitmesi ve rejimin değiştirilmesi artık
hiçbir ülkenin gündeminde yok.
Bütün dış güçler
Suriye olaylarından istediklerini almış durumda.
ABD'nin hedefleri
arasında Suriye'yi parçalamak, bu suretle İsrail'in güvenlik kaygılarını
gidermek ve Suriye'nin bir bölgesinde bir PKK/PYD devletçiği oluşturmak vardı.
Bunların hepsi sağlandı. Suriye'ye biraz gecikmeyle müdahale etmiş olsa da,
Rusya'nın hedefi, Esad'ı iktidarda tutmak ve Suriye'deki (Akdeniz'deki) askeri
ve siyasi ağırlığını artırmaktı. Türkiye’nin yanlış politikası sayesinde hedeflerine
ulaştı. İran için hedef Esad'ın devrilmesini önlemekti. Hedefi
gerçekleştirdi.
Hedefi tutturamayan
bir tek Türkiye var. Uğradığı çok ağır zararlar da cabası Esad'ı devirip Şam'da
bir Müslüman kardeşler yönetimi oluşturmak amacıyla yola çıkan AKP iktidarının
macerası, ağır bir fiyasko ile sonuçlandı. Şimdilik "kazanç" hanesine
yazılabilecek hiçbir şey yok!
AKP iktidarı süratle
bu mezhep eksenli dış politikayı bırakmalı ülkeyi felakete sürüklememelidir. Ancak
AKP’den bunu isterken Cumhuriyet Halk Partisi''nin de, somut, cesur, yaratıcı
fikirler ortaya atması ve bunları vakit geçirmeksizin uygulaması gerekir. Yazımızın
başında da belirttiğimiz gibi , demokratik meşruiyet içinde kalarak, savaşa
karşı geniş halk kitlelerini bilinçlendirecek eylemli ve zorlayıcı bir siyaset
tarzı benimsemelidir. Halkın dikkatinin başka yönlere çekilmesi önlenmeli,
bu nedenle de AKP iktidarının gündem değiştirme oyunu olan FETO tartışmalarına
girilmemelidir.