Geçtiğimiz Salı günü
grup toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin çözüm önerisi içeren yasa
teklifini gündeme aldırmak için önerge vereceklerin söyledi.
Kılıçdaroğlu aynı
zamanda “Devletin fabrika ayarlarına da dönmesi” gerektiğini, dış politikada
“Yurt’ta sulh Cihan’da sulh” ilkesinin uygulanması gerektiğini belirtti.
Tabii fabrika
ayarlarına dönmesi gereken bir diğer kurum da Atatürk’ün kurduğu CHP’dir.
Yasa teklifi
incelendiğinde daha baştan CHP’nin temel değerleriyle çeliştiği görülecektir.
Teklifte, Kürt
sorunun temelinde “eşit vatandaşlığın gereklerinin yerine getirilmemesi ve
demokrasi konusundaki eksiklikler….” gösterilmiştir.
Bu açıklamadan
anlaşılan, milli devlet ve Türk vatandaşlığına karşı önerilen model, bizatihi kendisi bir eşitsizliği ortaya
koyan “eşit vatandaşlık” modelidir.
Bu model, ulus
devletlerin içindeki farklı kültür gruplarının, kültürel farklılıklarını özerkliğe
dönüştürme eğilimlerini yansıtan olgudur.
Vatandaşlığı sadece
bir hukuki bağ olarak alan anlayış, Osmanlının 1876 tarihli Kanun-i
Esasi’sinden başlayarak süre gelen yurttaşlık ve anayasa geleneğinin bir
devamıdır.
Nitekim 1876 tarihli Kanun-i Esasinin 8. Maddesinde
“Devlet-i Osmaniye tabiyetinde bulunan efradın cümlesi herhangi din ve
mezhepten olursa olsun bila istisna Osmanlı tabir olunur…” denerek tabiyetin
bir hukuki bağ olduğu ortaya konmuştur.
Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucu Anayasası olan 1924 Anayasası’nın 88. Maddesi de “
Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk ıtlak
olunur” demiştir.
1961 Anayasasının 54.
Maddesinin 1. Fıkrası ve 1982 Anayasasının 66. Maddesinin 1. Fıkrasında aynı
“Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” denmiştir.
Demek ki Anayasanın
66/1 1980 Askeri darbesinden sonra
Anayasaya dahil edilmiş değildir. 1924 ve 1876 anayasalarında bu tanım esastır.
Bu yukarıda
belirttiğimiz dört tarif de “Vatandaşlığı” bir hukuki bağ olarak
tanımlamışlardır.
Bu vatandaşlık
tanımında, din,ırk, milliyet gibi kültürel ve etnik özellikler hukuki unsur
olarak yer almazlar.
Türk vatandaşlığı
eşitlik ilkesine dayanmaktadır. Nitekim Anayasamızın 10. Maddesinde “Herkes,
dil,ırk, renk,cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” deniyor.
Demek ki istenen,
hedeflenen daha başka şeyler. Yani, mikro milliyetçiliğe dayalı etnik temelli bir devlet yapılanması
Teklifte
eleştirilecek başka konularda olmasına rağmen, bir önemli ve tehlikeli
hususlardan biri siyasetteki dil yasaklarının kaldırılması isteğidir.
Alman dil bilimci
Wilhelm von Humboldt “Gerçek vatan
dildir. Vatandan en hızlı, en kolay uzaklaşma dil yoluyla olur; ve hatta en
sessizce gerçekleşen yol da budur”
İşte bu teklifle
yapılmak istenen Kürt kökenli Türk vatandaşlarını, ülkeden uzaklaştırmak,
yaşadıkları topluma yabancılaştırma arzusudur.
CHP’nin bir konuyu
yasa teklifi haline getirebilmesi için, bunun parti programında yer alması
gerekir.Her aklına gelen örneğin genel başkan veya TR 705 ve destekçileri
istiyor diye parti programında yer almayan hususları yasa teklifi haline
getiremez.
Dersim olaylarının
araştırılması talebinin altında yatan da, Atatürk’e nefret duyan AKP’lilerin
desteğiyle, acaba Atatürk’ü ve devletin kurucularını lekeleye bilir miyiz,
böylelikle bölücülere sempatik görünebilir miyiz, düşüncesinden başka bir şey değildir.