“Kuyudan Adam Çıkartmak” Türk siyasi
hayatında zaman zaman kullanılan bir
deyimdir.
Kâh haksızlığa, hukuksuzluğa uğramış
insanların itibarını iade anlamına gelir, kâh zamanda, siyaseten yaptığı
hatalar sonucu siyasi hayatının sonuna gelmiş, siyaseten tasfiye olmuş, işi
bitmiş birine can vermektir.
Ben bu yazımda “Kuyudan adam
çıkartmayı” siyaseten işi bitmiş birine
can vermek olarak kullanacağım.
Bir siyasi parti ve onun lideri düşünün ki;
ülkeyi bölünmenin eşiğine getirmiş, TSK dahil Cumhuriyetin bütün kurumlarını
darmadağın etmiş, bağımsız yargıyı ortadan kaldırmış, Anayasa’dan Türk tanımını
çıkartmaya çalışmış, Orta Doğuyu kan gölüne çevirmiş, ülkeyi o bataklığa
sürüklemeye çalışmış, bağlı kalacağına yemin ettiği Anayasa’yı açıkça çiğnemiş,
dini siyasete alet etmiş, yolsuzluğa batmış olsun.
Ve yapılan ilk seçimde de, devletin bütün imkânlarını hukuka aykırı biçimde kullanmasına rağmen seçmenden ağır bir darbe yemiş
olsun.
Birde, halkın iktidara büyük bir darbe
indirdiği seçimde hiçbir varlık gösterememiş bir Ana Muhalefet Partisi
kadrolarını düşünün.
Seçimin iktidar partisi için başarısızlıkla
sonuçlanacağı, günler öncesinden her aklı başında kamuoyu araştırmacısı,
gazeteci, siyasetçi tarafından söylenirken, Ana Muhalefet Partisi genel başkanı
çıkar da “Devri Sabık yaratmayacağız”
derse, kendisini müstemleke valisi
zanneden bir ABD muhibbi de “ABD AKP
ve CHP Koalisyonu istiyor” deme saygısızlığını gösterirse, bunu tezgahlarsa
buna “Kuyudan adam çıkartma” denir.
Siyaseten bitme erime noktasına gelmiş AKP
ile “devri sabık yaratmayacağım” diyerek
koalisyon kurmak, AKP iktidarının
hukuksuz davranışlarından, yolsuzluklarından, ülkeyi savaş bataklığına
götürecek eylemlerinden hesap sormayacağım demektir.
Seçimin iki kaybedeninden bir diğeri olan
Ana Muhalefet Partisi, AKP’ye bu tavizi, “aman
benimle koalisyon yap” bende kendi tabanımı iktidar ortağı olmakla avutup,
başarısızlığımın üstüne şal örteyim,
deyi verir.
Yani dayanışma içinde her ikisi de
birbirlerine destek vererek “Kuyudan
adam çıkartmış” olacaklardır.
Ana Muhalefet Partisi yöneticileri toplumda
yitirdikleri saygınlıklarını, geçmişten hesap sorarak, yani devri sabık
yaratacak bir ortaklığın içinde olarak geri kazanabilirler.
CHP’ye gönül ve oy vermiş milyonlarca insan,
CHP yönetimi ülkenin yıkılan hukuk düzenini yeniden kurma, geçmiş
hırsızlıkların hesabını sorma çabasına girerse, parti yönetiminin bundan evvel
yaptıklarını unutur ve kendilerine destek verir.
Muhafazakâr çevrelerden ve özerklikten yana
olanlardan oy desteği almak uğruna, CHP’nin laiklik karşıtı söylemlere sessiz
kalmasını, Cumhuriyetin temel değerlerine sırtını dönmesini, ne olduğunu
kimsenin bilmediği açılım politikasına destek vermesini bile unutabilirler.
Ama öyle görülüyor ki, ana muhalefet partisi
yöneticileri, sırf siyaseten kendilerini kurtarabilmek için “devri sabık” yaratmama sözü vererek,
hem kendilerini ve hem de Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını kuyudan
çıkartacaklar.
Ama bu uzun sürmez, AKP’nin CHP’den istediği
kendisine bir altı ay kazandırmasıdır.
Altı ay içinde eksiği olan yirmi
milletvekilini devşirdiği zaman artık CHP’ye ihtiyacı da kalmayacaktır.
CHP koalisyondan çekilse de o “Bul 276’yı da düşür” diyecektir.
CHP açısından yapılması gereken, hiç
geciktirmeden sınırlı bir program ve
süreyle , MHP ve HDP ile uzlaşıya giderek, Kaçak Saray’dan başlayarak, tüm
hukuksuzlukların, hırsızlıkların hesabının sorulacağı bir işbirliği yapmaktır.
Bu CHP de
dahil olmak üzere üç partiye de artı puan yazar ama eğer bu gerçekleşmez
de, iç ve dış dayatmalarla AKP ile hangi parti koalisyon kurarsa ilk seçimde baraj altı kalır.
Tayyip Erdoğan’ın kırk beş gün beklerim
sonra gereğini yaparım sözü, yeni seçilen milletvekillerine gözdağıdır.
Bu tezgahlanan oyunla seçimlerin iki kaybedeni birbirlerine
sarılarak bir birlerini kuyudan çıkartmış olacaklar, yani iki mağluptan iki
galip çıkartmış olacaklardır.